İlk eserlerinden İşârât'ül İ'caz'ı yazarken, Kur'ân'ı "tefsir" eden Said Nursî, "tefsirden öte" bir eser olan Risale-i Nur'u yazarken "cennet meyvelerinin tanıdıklığı" sırrını [Bakara, 25] Kur'ân'la yaşayarak okutturur.
"...dünyada yediğin meyve üstünde söylediğin "Elhamdülillâh" kelimesi, Cennet meyvesi olarak tecessüm ettirilip sana takdim edilir. Burada meyve yersin, orada ‘Elhamdülillâh' yersin."
Bu cümlenin izinde yürüyerek, yeni cümleler kurabiliriz:
1.Burada "Elhamdülillah" dersin, orada "Elhamdülillah" yersin.
2. Burada yediğimiz meyve için dediğimiz "Elhamdülillah", orada yediğimiz "Elhamdülillah" meyvesine dönüşür.
3.Burada bindiğimiz araba için dediğimiz "Elhamdülillah" orada bindiğimiz "Elhamdülillah" aracına dönüşür.
4.Burada güneşi ve yıldızlarıyla seyrettiğimiz gökyüzü için dediğimiz "Elhamdülillah" orada üzerimizdeki "Elhamdülillah" göğü olarak yükselir.
5.Burada soluduğumuz nefeslerimiz için dediğimiz "Elhamdülillah" orada göğsümüzü genişleten "Elhamdülillah" nefeslerine dönüşür.
6.Burada gözlerimizle gördüğümüz için dediğimiz "Elhamdülillah", orada "Elhamdülillah"ı gözlerimiz eyler.
7.Burada yaşadığımız için "Elhamdülillah" deriz, orada "Elhamdülillah"ı yaşarız.