Eli koynunda sivil toplum örgütleri

Hüseyin ÖZTÜRK

Benim doğduğum köyün ortasından büyük bir dere geçerdi. Bahar ve sonbahar aylarında akar, yazın kururdu. Özellikle bahar aylarında öyle çok sel gelirdi ki, çevresindeki evleri, bahçe duvarlarını, kümesleri ve ahırları alıp götürürdü.

Evleri, bahçeleri ve ahırları dere kenarında olmayanlar için ise coşkun seller iyi bir sinemaydı. Köylerde varlıklı ailelerin evleri genelde iki katlı olur ve dam denilen balkonumsu kısım ise epeyce geniş yapılır, yazın kurutmalık sebze meyveler için bu dam üstleri işe yarar, düğünlerde, cenazelerde ve diğer toplu yemeklerde, açık hava sofrası vazifesi görür, akşamları ve sabahları da seyirlik alan olarak kullanılır.

Yılda birkaç kez meydana gelen büyük seller, böyle dam üstlerinden erkekler ve kadınlar tarafından izlenirdi. Erkeklerin ceketi omuzlarında, bir elinde sigara bir elinde tespih, kadınlar da iki ellerini koltuk altlarına sokmuş vaziyette, gök gürültüsü, sel kütükleri ve selden zarar gören perişan insanları seyrederlerdi.

Evleri dere kenarında olmayanlar kendi başlarına böyle felaketlerin geleceğini düşünmez ve gelmeyeceğine inanırlardı. Varlıklı ailelerdi, evleri dere kenarında değildi, güvenlikleri tamdı, ambarları doluydu, kapılarında hizmetçileri vardır, her bir şeyleri tamamdı, böyle şeyler ancak eksikleri olanların başına gelirdi.

İşte Türkiye’de öyle sivil toplum örgütleri var ki, aynen dam üstünde ellerini koyunlarına sokmuş felaket seyreden kadınlar gibidir. Sessizliklerini bozmazlar, ağızlarını açmazlar, toplumun hiçbir derdini paylaşmaz, hiçbir acısına merhem olmaz, kendi başlarına herhangi bir felaketin gelebileceğini düşünmediklerinden başkaları adına yapabilecekleri bir eylemleri de yoktur.

Oysa sivil toplum örgütü olmanın manası; sessizlik, kimliksizlik, kişiliksizlik, sözsüzlük veya para babalarının, sarı sendikaların, belli mihrakların beslediği “yönlendirmeli” ve “yönetilen kuklalık” değildir. Sivil toplum örgütü olmanın anlamı; halkın birliğinden ve beraberliğinden yana tavır alma, insan hak ve özgürlüklerinin takipçisi olma, barış, sevgi ve kardeşlik projeleri üretme ve bu projelerin takipçisi olma, kısacası insana hizmet noktasında her yerde varlığını ortaya koyabilmektir.

Sivil toplum örgütü olmak; devleti yönetenlere yardımcı olmak, ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ve eğitim meselelerinde yol göstermek, yine insan hak ve özgürlükleri adına toplumun her kesimiyle ilgilenmek ve halkın taleplerini adilce seslendirebilmektir.
Toplum adına milletin sesi soluğu olan, onlar adına mücadele eden örgütlerimiz var. Hem de adam gibi örgütlerimiz mevcut. Fakat bu varlık yetmiyor. Yeni bir mobilya, iyi bir mekân, zaman zaman lüks yerlerde içkili ve içkisiz kahvaltılar, yemekler veya çeşitli kampanyalar yapıp, medyada yer almak, kampanyalardan elde edilen gelirleri “yerine” değil, “midelerine ve medyaya” aktaran bazı sivil toplum örgütlerinin de insan hak ve özgürlükleri adına bir şeyler yapması gerekir.

Aksi takdirde bugün iktidarın ve milletin üzerine; dağdan, bağdan, yoldan, dereden, tepeden gelen sel felaketi, bir gün olur onların da evine barkına uğrayabilir. Elleri koynunda sel filmi seyretmek; “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” gibi gözükse de zamanla durum değişebilir ve “Bana bir şey olmaz” diyenlerin canı yanabilir. O nedenle toplumun barışı ve kardeşliği adına kimin elinde ne geliyorsa yapmalıdır.

Ülkemizin önemli sivil toplum kuruluşlarından biri de “Uluslararası Teknolojik Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı’dır (UTESAV). Genel Başkanlığını İsrafil Kuralay’ın yaptığı UTESAV, her ay “Haliç Buluşmaları” adında geniş katılımlı toplantılar yapar ve memleketimizin gündemindeki meseleleri masaya yatırarak, hemen her kesiminden insanın düşüncelerini paylaştığı bir açık oturum gerçekleştirir.

Bu ayki toplantılarının gündemi “Demokratik Açılım” meselesiydi. Eli koynunda sel felaketini seyretmeyen çok sayıda sivil toplum örgütü yöneticileri ile medya, iş ve siyaset dünyasından duyarlı insanın katıldığı çalışmada, milletimizin barış ve kardeşliğine giden yolun tıkanmaması için önemli çağrılarda bulunuldu. Onlara da yarın yer vereyim.

Vakit

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.