Yine zaman

Elif GÜNEŞTEKİN

“Yetişemiyorum işlerime zaman yetmiyor” gibi sözcükler hava aleminde tekrarla yayılmakta...

Menfi içerikli kelimeciklerin tekrar edilerek hız kazandığını düşünürsek gün içerisinde bizim dahi şu sözcükleri kullanmamız kaçınılmaz oluyor.

Hava alemi ve zamanın acib bir alakadarlığı var.

Havaya bırakılan her zerrenin, zamanda işlenmesi hakikatini levhi mahv ve isbat denilen zamanın hakikatinden öğrenebiliriz.

Levhi mahv ve isbat hayalimize şu şekilde pencere açabilir.

Gökyüzünde bulutların hareketi gibi yazılıp, silinebilir bir hakikati gözlere gösterir.

Demek zamanın hakikati, herkese hususi bir tavır sergileyebilir bir keyfiyettedir. Zaman akıcıdır.

Hayal makinesinden biraz daha istifade edersek zamanı su gibi akan bir nehre benzeterek aklın eline uzatarak bir kapı açmaya çalışalım.

“Su incimad emrini aldığı vakit kalıbı olan demiri parçalar” der Üstadım.

Hatta suyun nazenin ve latif olmasını da nazara verir.

Bu bize ruhu hatırlatır. Ruh dahi Latif’tir.

Latife-i Rabbaniye olan Ruh, demir kalıbı olan cesedi, kıyametinde parçalar diyebiliriz.

“Ruh zaman ile mukayyed değildir” der Üstadım

O vakit ruhun zamana hakim olması lazım gelir. Ruh zaman üstü diyebiliriz. Akıcı olan zaman ruha yakındır, lakin Ruh gibi değildir.

O vakit ruhun en yakın dostu ile izah edilebilir zaman.

Ruha en yakın akıldır. Ruh zamana hâkim ise zaman da akla hakîmdir.

“Madde asıl değil tâbi'dir. Mahdum değil hadimdir. Hâkim değil mahkûmdur.” (Âsâr-ı Bediiye)

"Bir harf kâtibsiz olmaz, bir kanun hâkimsiz olmaz." (Sözler 5, Risale-i Nur)

Zamanlar ve içerisindeki bütün eşyalar bir Hâkim-i Hakîm’in kanunu ile kayıtlıdır. Hükümler zamana, takdir edilenler ise mevcud eşya olan mekana bakar.

Ruh zaman ve mekan kayıtlarını kırarak geçmiş ve geleceğe doğru genişleyebilir, girebilir.

Zamanın kayıtları ancak hız ile kırılabilir. Hız ile zaman genişler. Hız için de tekrarat lazımdır.

Kim tayy-ı zaman hakikatini yaşıyorsa cennete layık bir kul oluyor.

Anlamadığımız her noktada şuur başından çıkıyor.

Esmaya yapışmak, ebed yolunda Baki’ye müteveccih olmaktır

Esmayı talim etmek, Dünyadaki sorumluluklarının farkına varabilmektir.

Esmaya yapışmak, mücadele etmektir.

Allah’ın emrine itaat etmek zamanı genişlettiriyor

“Ya Baki” diyen insan şuurludur.

Şuurlu olmayan insan, Beka’yı ve Sermediyeti de algılayamaz.

Ezeliyette ebediyet, ebediyette de sermediyet vardır

Akıl gördüğüne inanır, şuur ise işittiğine taraftar olur.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (11)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.