Daha önceki birkaç makalemde, emekli ağabeylerin mesleki ve hayat tecrübeleri ve Hizmet-i Nuriyedeki birikimleriyle ahir ömürlerinde, (gençliklerinde) yapamadıkları hizmetleri yapabileceklerini anlatmıştım.
Misal olarak ta, Üstad Hz.lerinin -emeklilik yaşı olan- 55 yaşında, şimdilerde bütün dünyaya yayılan Nur hizmetinin çekirdeğini attığını belirtmiştim.
Bir de bu aciz kardeşinizi misal alarak demiştim. Acizane bir emekli olarak; iki tane genç vakfın (Risale-i Nur gönüllüsünün) görev aldığı, ekseriyetle şarklı hemşerilerimin ikamet ettiği bir dershanede gönüllü olarak hizmet etmeye çalışmaktayım. Dershane evime -araba ile- yaklaşık yarım saatlik mesafededir. Her gün gidiyorum, gelen talebelerle öğle ve ikindi namazlarını cemaatle kılıp akabinde mütalaalı dersler yapıyoruz. Haftanın iki akşamı umumi ders olması nedeniylede gece geç vakte kadar talebelerle kaldığımı daha önce belirtmiştim.
Öğrencilerle neler yapıyoruz?
Öncelikle öğrencileri okudukları sınıflara göre tasnif etmişiz. Ehil kardeşler tarafından hazırlanmış “İlköğretim Hizmet Metni” doğrultusunda onlara derslerinde destek olmaya çalışmaktayız.
Önceki yazılarımdan sonra, Ankara’dan emekli bir ağabeyin telefonla araması üzerine emeklilerin ne gibi faaliyetler yapabilecekleri hususunda bir görüşme yaptık. O görüşmeden sonra, daha önce yaşadığım tecrübelere de dayanarak bu hususta daha geniş ve daha detaylı yazmam gerektiğini anladım.
70’li yıllarda Risale-i Nur hizmetleri hayli inkişaf etmişti. Ve o günkü gençlerin çoğu bugün emekli sınıfına dahil olmuş bulunuyor.
Bu ağabeylerden hizmet noktasında istifade etmenin zamanı gelmiş ve geçmektedir. Bu konunun istişarelerde de sık sık gündeme geldiği bir vakıadır.
Daha önce bahsettiğim tarzdaki hizmetlerin yanında kanaatimce bazı şeyler de yapılabilir. Şöyle ki;
Evvela hakiki lezzetin istirahat döşeğinde oturmakta olmadığı, gerçek lezzetin hizmet ve gayrette olduğunu unutmamalılar.
Televizyonda yayınlanan haber ve dizileri izlemeyi kesinlikle adet edinmemeye çalışmalılar. Nasredddin Hocanın “yol olur“ misali, bu alışkanlıklar yerleşik karakter oluşturarak yekununda ömrün büyük bir bölümünün boşa geçmesine sebebiyet vermesi yanında hassas ruhlu yaşlılıkta menfi yönde tahribat ve izler de bıraktığını bilmelidirler.
Her gün Kur’an’dan bir cüz, Cevşen-ül Kebirden bir bölüm, Nurlardan 10-15 sahife okumayı, haftada 3-4 akşam derse gitmeyi adet haline getirmelidirler.
Emekli ağabeyler, vakıf olan dershanelerde, matbu makamında değil, tabi ve yardımcı makamında hizmet vermelidirler. Zira vakıf olan dershanelerin belli bir akış ve hizmet düzeni olduğundan, o düzeni bozucu bir yaklaşım yerine hizmetleri tamamlama konumunda bulunmalıdırlar. Bu sayede yaşlar arası her hangi bir çatışma söz konusu olmayacağından hizmetler daha verimli hale gelecektir.
Aksi halde her işe burnunu sokar vaziyetteki emekli bir ağabey hem kendisini hem dershanedekileri sıkıntıya sokar ve neticede beklenen hizmeti veremeyebilir.
Önemli bir hususta şu ki, emekli ağabeyler, vakıfların bulunduğu dershanelerden ziyade, vakfı bulunmayan, hizmetin yeni başladığı yerlerde veya yeni vakfı hayat edenlerin yanlarında onlara yardımcı ve mütemmim olarak yararlı hizmetler verebilirler.
Van İlinde bulunan ve emeklilik yaşındaki ağabeylerin de nümune-i imtisal hizmetler verdiklerini bizzat müşahede etmiş ve zaman zamanda ağabeyim, Celal’den de dinlemiştim.
Şöyle ki; Van’daki 20-30 civarındaki emekli ağabeylerin, haftanın ilk dört günü müstakil ve merkezi yerdeki bir dershanede, her sabah saat 10’da toplanarak öğle namazına kadar risale okuduklarını, bazen de karşılıklı mütalaalarda bulunduklarını, yakındaki camilere gittiklerini ve cami cemaatiyle kaynaştıklarını, ondan sonra vakti olan ağabeylerin birlikte, cemaatten olsun olmasın Van ilinde, varsa cenaze evlerine taziyeye, hasta olanların ziyaretlerine, yoksa o zaman esnaf ağabeylerin ziyaretlerine gittiklerini anlatmıştı.
Van’ın bu genç ruhlu emekli ağabeyleri kendilerini şaka ile karışık, birbirlerini çarşıda, derslerde tanıtırken de gülerek “bunlar bizim 6. bölükten” diye tanıtıyorlar.
Yine bu 6. bölük fedakârları, bazen hizmetin arabasıyla, bazen de kendileri mazotunu, vererek, kenar mahallelere akşamları derslere gittiklerini, şevkli emeklileri gören cemaatin daha da şevklendiğini, bu neviden gezi hizmetlerini geliştirerek köy ve kasabalara hatta ilçelere ve civardaki İllere kadar toplu olarak giderek hizmetler verdiklerini öğrendik.
Bu emekli ağabeylerin hizmet seyahatlerini, batı Anadoluya kadar, özel günlerde uzatmalarını da bekliyoruz.
Kendilerine bin barekallah diyor ve Cenab-ı Hak’tan hepsine uzun ömürlerle, hizmetlerinde muvaffakiyetlerine dua ediyor, dualarını bekliyoruz.
Manisa’dan şimdi rahmetli olan Mehmet Dinç adlı birisinden bahsetmek istiyorum.
55-60 yaşlarında, eski bir Nur talebesi olan bu ağabey, Manisa’daki iş yerini kapattıktan sonra şehrin gürültülü havasından uzaklaşmış ve Manisa Turgutlu arasında on kilometre mesafedeki Yukarı Çobanisa köyüne yerleşmişti.
Bu köy ana yol kenarında ve dağ eteğinde yeşillikleri, bağ ve bahçeleri bol zümrüt gibi bir yerleşim yeridir. Mehmet ağabey ana yol kenarında bir arsa temin edip buraya gelip geçenlerin göreceği ve namaz kılacağı bir cami ve bitişik bir misafir odası da yapıp sohbetler yapmayı gaye-i hayal edinmişti. Biz sonradan öğrendik.
Kendi başına bir dernek gibi çalışarak çabalayarak, maddi imkânlarını seferber ederek (ki kendisi küçük bir esnaf emeklisiydi ve zengin değildi) yardımlar toplayarak yaklaşık on yıl içerisinde kıt imkânlarla Camiyi bitirdi.
Caminin bitimine yakın bu ağabey hastalandı, çok hasta olduğu halde yine caminin inşaatını takip ediyordu.
Velhasıl yol kenarında gelip geçenlerin namaz kılıp dinleneceği, tek kubbeli ve yaklaşık iki yüz kişilik Cami ve minareyi bitirdi ve bir müddet sonra da vefat etti. Bu ağabey ahir ömrünü adeta böyle bir güzel mevkide cami yaptırmaya adadı ve buna muvaffak olarak camiyi ikmalini müteakip dar-ı Bekaya gitti. Allah rahmet eylesin.
Tek başına güzel bir cami yapımında fedakârane çalışarak ve buna muvaffak olarak ahirete göçen bu fedakâr ve gayretli ağabeyin bu halini ve hatırasını daima ibretle hatırlarım.
Şimdi o caminin minarelerinde her gün beş defa Ezan-ı Muhammedi okunmakta ve vakit namazları kılınmaktadır. Camide ismi ve resmide yoktur.
Mülk dershane bulunmayan yerlerde, emekli ağabeyler mülk dershane edinilmesinde, yardım toplanmasında artık kabiliyet ve keyfiyete göre büyük hizmetler verebilirler. Demek ahir ömürde, cami olur, dershane olur bu gibi hizmet mahalli yerlerin yapılmasında etkili hizmetler, samimi ve verimli faaliyetler yapma imkânı vardır.
Hele önümüzdeki yaz mevsiminde, vakti müsait olan bu emekli ağabeyler, bilhassa talebelere müteveccihen, Kur’an öğrenme ve öğretmede, Risale-i Nuru okuma ve anlamada, talebe gezilerinde programlarında, araba kullanmalarda çok yararlı ve başkalarının yapma imkânı olmayan hizmetleri verebilirler.
Son söyleyeceğim ise şudur: Bilinmelidir ki, Allah, Hakka hizmet etmek isteyen ihlâslı kullarına, Kur’an’ı Mu’cizül beyanında buyurduğu gibi; mutlaka hizmet yollarını gösteriyor ve önünü açıyor.