Sıkça organize ettiğimiz gibi üç günlük Suriye gezimizi Denizlili dostlarımızla gerçekleştirdik. Faruk Hocanın kibar, hoşgörü koordinesiyle Gaziantep’e kadar gelen misafirler ile beraber yola koyulduk.
Kilis ilimizden her zamanki gibi giriş yaptık. Kapı sakindi. Görevliler de hoşgörülü ve süratli vazifelerini yaptılar. Suriye rehberimiz de Suriye kapı giriş işlemleri, gezi yerlerinde rehberlik, otel, yemek ihtiyaçları için tam bir hizmet sundular.
Gece yolculuğunda Halep ve Hama illerini geçerek sabah imsak saatlerinde Humus ilindeki Halit Bin Velid’in mezarının bulunduğu camiye indik. Okunan sâlâ ve ezandan sonra huşu ile sabah namazını eda ettik.
Halit Bin Velit ve Abdullah Bin Ömer’in mezarlarında Fatihalar okuduk. İslam tarihinde bu kahraman komutanın zaferlerini yadettik. İslamın dünyaya yayılmasına vesile olan bütün sahabelerin şefaatine nail olmamız için dua ettik. Faruk hocanın namaz tesbihatını ve derslerini ihmal etmediği otobüsümüzle yola devam ettik.
Şam iline girmeden sabah kahvaltısı ve Muhyeddin-i Arabi’nin medfun bulunduğu camiye gittik. İlmî, tasavvufî ve keramet yönleri anlatılan büyük insana Fatihalar okunduk.
Osmanlı padişahı Vahdettin ve yakınlarının medfun bulunduğu mezarlık, Sultan Süleyman’ın Miman Sinan’a yaptırdığı Süleymaniye camiini ziyaret ettik.
Atalarımızın Arabistan’a kadar götürdüğü Hicaz demiryolunun Şam istasyonunun görkemli merkezini gördükten sonra Lübnan hududuna 15 km yakın havadar yerdeki Munti Roza (Dağ Gülü) oteline istirahat için geçtik.
İkindi namazından sonra Bilal-ı Habeşi, Peygamberimizin hanımları, Ümmü Habibe, Ümmü Seleme, torunlarının bulunduğu kabristanda dualar edip, fatihalar okuduk.
Şam’ın kuşbakışı seyredildiği akşamdan sonra muhteşem manzarasını Kasiyon dağından temaşa ettik. Mükemmel bir temaşa ve havalı bir mekanda olmanın rahatlığı içindeydik.
Akşam yemeği ve istirahatından sonra sabah Emevi camiindeydik. Sultan Hamid tarafından yaptırılan, ihtişamlı ve görkemli olan Hamidiye çarşısı gezisinden sonra Bizans’ı dize getiren Salahaddin-i Eyyübi’nin mezarını ziyaret edip, İslam’ın bayrağını İspanya’ya kadar götüren sultana Fatihalar okuduk.
Aynı alanda 1914’lerde düşen uçaklarda şehit olan üç pilotun mezarlarında Fatihalar okuduk.
Camide medfun olan Hz.Yahya’yı (a.s) ziyaret ettik. Hıristiyanların vaftiz havuzu ibretle seyredildi. Hz. Hüseyin’in kesik başının bulunduğu bölümde okunan fatihalardan sonra Ak Minare temaşa edildi.
Emeviye camiinde okunacak cuma hutbesi ve namazına odaklandık.
Emevi camiinde cuma namazlarını genellikle büyük müellif ve alim Ramazan Buti kıldırıyor. 21 Mayıs Cuma hutbesi için minbere yine Butî çıktı. Fasih bir Arapça ile ahlak konusunu işledi.
Peygamberimizin “mekarim ahlakı” tamamlamak için geldiğini ifade eden hadis ile konuya başladı. Ahlakı taçlandıran şeyin iman ve salih amel olduğunu ayetlerle ifade etti.
İsra Suresindek arka arkaya on adet ahlak kaidelerini anlatan ayetlerin başında imana vurgu yapılırken, sonunda da tevhid ve imanla bağlandığını nazara verdi.
“Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi…” hatırlattıktan sonra;
1- Ana-babaya iyi davranmayı,
2- Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını vermeyi,
3- Saçıp, savurup israf etmemeyi, çok cimri de olmamayı,
4- Yoksulluk korkusuyla çocukları öldürmemeyi,
5- Zinaya yaklaşmamayı,
6- Adam öldürmemeyi,
7- Yetim malını haksız yere yememeyi,
8- Ölçüde hile yapmamayı,
9- Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşmemeyi,
10- Yeryüzünde böbürlenerek yürümemeyi anlattı.
Bunlara ve bunlar gibi diğer emirlere riayet edilirse huzur ve saadetli bir hayat olacağını ayetler ifade ediyor.
Bu ayetler biraz daha açıklanarak anlatıldıktan sonra şu ayetle bağlanmış oluyor:
“Bunlar, Rabbinin sana vahyettiği bazı hikmetlerdir. Allah ile birlikte başka ilâh edinme…”
Ahlak kurallarından sonra iman ile bağlanmış oluyor.
İmam Ramazan Butî, birçok medeniyetlerde ahlak kaidelerinin olduğunu, ancak tam ve mükemmel ahlakın iman ve salih amel ile olabileceğini vurguluyordu.
İslamın emir ve nehileri ahlak prensiplerini ortaya koyarken, bunları insanın elini bağlayan kelepçelere benzetiyordu. Başkasına ve şahsına zarar verecek şeyleri yapmayacağını ifade ederken, insanın saadetine vesile olan kayıtlar olduğunu fasih, açık, net sözlerle anlatıyordu.
İmam hutbeyi okurken, Üstad Bediüzzamanın yüz sene önce aynı makamda onbinlerce cemaatin ve yüzlerce alimin bulunduğu camide tebliğ ettiği Hutbe-i Şamiyeyi hatırladım.
İslam aleminin altı hastalığını teşhis ediyor, onlardan kurtuluş yolunu gösteren altı devayı ortaya koyduğu hakikatleri hatırladım.
Asrın imamının reçetesinin bugün de tazeliğini muhafaza ettiğini yaşayarak görüyoruz. İnsanlığın, bilhassa idarecilerin bu hakikatleri nazara alıp, hayata geçirmeleri gerekmektedir.
Cumartesi günü Resulullahın (asm) amcası Ebu Talib ile Şam’a gelirken Rahib Buhara’nın keşfettiği, geri götürülmesini istediği, Şam’da hasud Yahudilerin O’na zarar verebileceğini söylediği yer olan Busra’ya gittik. Rahibin yıkılmış manastırını gezdik. Peygamberimizin devesinin sembolik ayak izlerini gördük.
Halep’e yakın köyde beşinci halife sayılan, Ömer Bin Abdulaziz’in mezarını ziyaret ettik. Halep’te de Hz. Zekeriya (a.s.) karinin bulunduğu cami ziyaret edip Fatihalar okuduk
Hesaplı, güvenli ve huzurlu bir başka Suriye programımızda isteyenlerle beraber olma dileğiyle.