31 Ekim 2015 tarihinde Risale Akademi’de gerçekleşen müzakerelerde üzerinde durulan meselelerden bazı noktalar:
- Risale-i Nurların yazdırılması bir sevk-i İlahi iledir. Bediüzzaman telif tarihi tamam olduktan sonra kendisine çok önemli hakikatler göründüğünü fakat çok çalışmasına rağmen telif zamanı tamam olması hikmeti ile yazdırılmadığını ifade etmiştir. Bununla beraber 91. mektubda o çok mühim hakikata işaretler etmiştir. İnsanın Rahman sîretinde, ahlakında ve sıfatında yaratıldığının kısa da olsa îzahını yapmıştır. İlgili Risaleleri de belirtmiştir.
- Bediüzzaman, münafıkların büyük hadiseler çıkartmak için uğraşmalarına mukabil İnayet-i Rabbaniyenin devam ettiğini ve Yeni Said’in hassas damarlarından istifade edilemez halini talebelere bildirmiştir.
- Bediüzzaman kendi şahsına yapılan övgüleri kabul etmemekle beraber üç sebeb için bazılarını kabul etmektedir: 1. Bu senaların İman ve Kur’ana olan hizmetkarlığına ve kudsi vazifeye taalluk etmeleri 2. Bir nevi dua ve hayrını arzu etmek olması 3. Bu hüsn-ü zanların Nurların mümessili ve numunesi olmak ciheti ile kuvve-i maneviyenin muhkemleşmesine vesile olması.
- Bediüzzaman, maddi ve manevi zehirlenmelere karşı bu iki ilacı istimal etmiştir: Cevşen ve Evrad-ı Kudsiye.
- Bediüzzaman, medih edilmesinin yüklerini ağırlaştırdığını bildirmiştir.
- Zan ile kimseye münafık dememiz doğru olmaz. Mahiyetini bilsek bile perdeyi yırtmamak ve perde altında, ifşa etmeden ıslahına çalışmak hikmete uygun olacaktır. Eğer ifşa edilse ve perde yırtılsa ıslah zorlaşır.
- Münafık bu dört hasleti taşır: itikadsız, kalbsiz, vicdansızdır ve Peygamber aleyhindedir.
- Alevîler olsa olsa ehl-i bid’a olurlar münafık olmazlar. İmam-i Ali Radiyallahu Anh’a olan muhabbetleri onları nifak ve küfürden muhafaza eder. Namazlarını kılıp üç halifeye ilişmemeleri Alevîler için kâfidir.
- Bir talebenin nurlarla alakalı çok vazifeleri olabilir.
- Üstad adeta bir paratoner gibi hücumları kendi üzerine çekiyor ve hizmetin böylelikle selamette kalmasına memnun oluyor.
- Üstadın talebeler ile kurduğu irtibat ebedî kardeşlik mülahazası üzerinedir. Onları manevi tasarrufu altına almaktadır.
- Salih Yeşil’in kaleme aldığı mektub hukuk-u amme noktasında irdelenmelidir. Yetkili makamlara bildirmiştir ki; vatana ve memlekete ve ümmete faydalı olan bu mübarek şahsa ettiğiniz zulümler hepimizin hakkına tecavüz manasını taşımaktadır.
- Üstadımızın varis olarak bildirdiği kişilerin vazifesi; kendisi hayatta olsa idi ne yapacak idi ise o vazifeleri yapmaktır.
- Risale-i Nur, dünyada her cereyanın fevkinde bulunması ve umumun malı olması ciheti ile bir tarafa tâbi ve dahil olamaz. Bir cereyan ile onu bağlamaya çalışmak sadakatle bağdaşamaz.
- Risale-i Nur’un mücadele ettiği bir tek sınıf vardır: Mütecaviz dinsizler.
- Üstadımız bütün kutsal kelimelerin önüne bir vasıf koymuş. Mesela: “dini, din için seven” gibi.
- Risale-i Nurların asayişe hizmet ettiği tebeyyün ettikten sonra mütecaviz dinsizlerin baş vurduğu yol; hocaları Risaleler ve Üstad ile talebeleri aleyhine kullanmak ve sevk etmektir. Eskide de böyle idi bugün de bu böyledir.
- Saff-ı evvel talebeler etrafında toplananlar, saff-ı evvellerin mazhar oldukları inayet, himayet ve teshilata mazhar olmaktadırlar. Mesela; Üstadımızın tabiri ile; Hüsrev’in yardımcılarında da aynı inayet ve harika muvaffakiyyet var.
- Üstadımız hakkında bir farklı bir bakış açısı ile yeni bir tarihçe-i hayat yazılabilir. Günümüze net mesaj verip metot gösterecek tarzda bir tarihçe-i hayat neden yazılmasın. Aynaların fazlalığı cemalin hüsnünü arttırır. Bunun yazılması mevcud tarihçelere bir nakise getirmez. Aksine onlara kuvvet verir muhkemleştirir ve günümüz meselelerine pratik çözümler getirilmesine hizmet edebilir.
- Üstadımızın fevkalade cümlelerinden bir cümle: “Cenab-ı Hakk’a şükür ki beni bana beğendirmemiş.”