İzzet Taşkıran’ın haberi
Moral FM’de yayınlanan Basında Bugün programına katılan köşe yazarı Emre Aköz, daha önce Sabah Gazetesi’nde yayınlanan ve çok ses getiren “Nurculuk” yazı dizisinden hareketle Gazeteci Oktay Mahşer’in Bediüzzaman Said Nursi’yle ilgili sorularına cevap verdi.
‘BENİM GÖRDÜĞÜM FOTOĞRAF PROF. DR. MARDİN’LE AYNI’
Programda 2004 yılındaki söz konusu yazı dizisinde aktardığı düşüncelerinde dünden bugüne çok fazla bir değişiklik olmadığını aktaran Aköz, “Burada benim gördüğüm fotoğraf üniversitede de hocam olan Prof. Dr. Şerif Mardin’in yola çıkış fikirleriyle hemen hemen aynıdır.” diyerek konuşmasına şöyle devam etti:
“Türkiye’de medyanın sunduğu bir Türkiye vardır. Bunları söylerken onları suçlamak için söylemiyorum. Örneğin Sabah, Hürriyet ve Milliyet gibi merkez medyanın uzun yıllar içinde bize sunduğu ülke profilinin dışında da bir Türkiye var. Bu yazı dizisini hazırlarken çeşitli gruplardan insanlarla tanışma ve iletişim fırsatım oldu. Somut olarak o insanlar nasıl yaşıyor, neler yapıyor ve ne düşünüyor sorusuna cevap aldım. Medyanın sunduğu bir Türkiye’nin dışında da toplumsal kesim olduğunu gördüm. Bence Said Nursi’nin takipçileri de bu toplumsal gruplardan biridir.”
NURSİ, BİLİMİ ALLAH’IN YÖNETME BİÇİMİNİN TEZAHÜRÜ OLARAK GÖRÜYOR
Sabah’ın demokrat yazarı, İslam Alimi Said Nursi’nin belli kesimlerce sadece dinle ilgilenen, gerici, modernite düşmanı olarak yaftalandığını ifade ederek “Bu bir yanlış algıdır. Çünkü Said Nursi’nin bir din âlimi olması ayrı bir konudur fakat dinden hareketle bilime varan bir düşünce yapısına sahiptir. Kabaca ifade edersek bilimi, Allah’ın bu evreni yönetme biçiminin bir tezahürü olarak görüyor.” şeklinde konuşarak önemli bir saptamada bulundu.
‘CUMHURİYET DÖNEMİNDE BİRİ VARSA ÖTEKİ YOKTUR ANLAYIŞI VARDI’
Basında Bugün programının son bölümünde Bediüzzaman Said Nursi’nin yaşadığı dönemde Doğu’da Üniversite kurma hayalinin fikri altyapısından da bahseden Emre Aköz, “Geri kalmış doğu vilayetlerinin kalkınmasına bir katkı olarak hem dini hem bilimi öğreten büyük bir üniversite kurmak gibi çok büyük bir hayali vardı. Çünkü ülkedeki hâkim aydınlanma anlayışı dinle bilimin birbirini dışladığını öne sürüyordu. Özellikle bu cumhuriyet döneminde biri varsa öteki yoktur şeklinde kurgulandı.” şeklinde konuştu.
Aköz’ün aktardığı diğer satır başlarıysa şöyle:
“Sadece din âlimi vasfı taşıyan biri sadece imanla ve onun şartlarıyla ilgilenir. Ama birde başka bir konu var. Said Nursi’nin bilim denilen farklı bir çalışma alanı var. Bu âlim, dinden hareket ederek iki büyük alanın birlikte var olmasına ilişkin bir felsefi bir düşünce oluşturuyor. Evet dine dayalıdır fakat neticede bunu söylemek çok önemlidir. Gelmiş geçmiş dinler dünyasında sadece dinle ilgilenen değerli âlimler de vardır”.
“Dinle bilimi birleştirmeye çalışırken önemli olan pratik laboratuara girip deney yapmanız değildir. Bununla ilgilenirken aynı zamanda felsefi bir düzeye çıkmış oluyorsunuz. Düşünce âleminde farklı bir alana geliyorsunuz. Bu yüzden Said Nursi’nin toplumsal olayları çözümleme anlayışında dinle bilimi beraber kullandığını söyleyebiliriz.”