Musa Çakmak'ın haberi
Renkleri, dilleri ve kültürleri farklı milyonlarca inanan, kelebekler gibi 'sonsuz nur'un etrafında tavaf ediyor. Mekke'de herkes sözleşmiş gibi Türkiyelileri görünce, "Merhaba Türkiya" diyor. Dolmuşta bir Suudi'nin bozuk Türkçeyle yaptığı övgü ise umut verici: "Türkiya hep yukarı, hep yukarı..."
Mekke'yi görenler, ona 'uyumayan şehir' diyor. Bağrında öyle bir cevher taşıyor ki bütün dünyanın buluşma noktası oluyor. Milyonlarca Müslüman, ibadet için Allah'ın eviyle şereflenen bu şehre yönelirken yapılan ziyaretler de en kutsal görev kabul ediliyor. Umreye gelenler sünneti yerine getiriyor, hac için toplananlar Allah'ın emrine uyup hacı olarak evlerinin yolunu tutuyor.
Dünyanın güneşin etrafında dönmesi gibi Müslümanlar da asırlardır gece-gündüz demeden Kâbe'nin etrafında dönüyor. Gecenin herhangi bir vaktinde dışarı çıkılsa görülen manzara gündüzden farksız... Bütün yollar Kâbe'ye çıkıyor. Herkes aynı eve gidiyor. Ev sahibi her milletten misafiri ağırlıyor. Kimi Bangladeşli kimi Kosovalı... Kimi Türkiye'den kimi Rusya'dan... Kimi Arap kimi Avrupalı... Kimi beyaz, kimi siyah... Kimi yaşlı, kimi genç... Kimi zayıflıktan düşecek gibi duruyor, kimi kiloları sebebiyle yürümekte güçlük çekiyor. Kimi evli, eşiyle beraber tavaf yapıyor. Kimi küçük kızını omzuna almış duasını onun gülücükleriyle sarıp sarmalıyor. Ama hepsinin kalbi aynı şey için çarpıyor. Hepsinin dilinde dua, gözünde yaş var.
Irklar, diller, kültürler önemini yitirmiş burada. Bir delikanlı Kâbe'ye karşı duygulanınca, yanında duran hiç tanımadığı ak sakallı amcanın omzuna başını koyup hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Biri istemeden diğerinin ayağına bassa karşılığında güler yüz buluyor. Herkes birbirinden emin.
Tavaf sırasında bağıra bağıra dua edenler dikkat çekiyor. Toplu dualarda ise Türkiyelilerin sesi daha gür çıkıyor. Bu durum bir anda dua halkasını genişletiyor. Gruba, diğer gruplardan Müslümanlar dahil oluyor. Dua ve yakarışlar birbirine karışırken biraz yukarı çıkıldığında bu farklı seslerin aslında ne kadar ahenk için olduğu görülüyor. Yakarışlar, Kâbe'yi çevreleyen yapının ikinci ve üçüncü katlarında bir şelalenin çağlamasını hatırlatıyor.
Kutsal topraklarda ülkeler açısında en bariz farklılığı Türkiye'den gelen hacı adayları yaşıyor. Gözle görülür bir çoğunluğa sahipler. Adım atılan her yerde bir Türkiyeli hacı adayına rastlamak mümkün. Mekke'de herkes sözleşmiş gibi Türkleri görünce "Merhaba Türkiya" diyor. Kâbe'deki görevlilerden, diğer ülkelerin hacı adaylarına kadar herkeste Türkiye'ye karşı büyük bir sempati var. Dolmuşta bir Suudi'nin, bozuk Türkçeyle yaptığı şu övgü bizi gelecek adına umutlandırıyor: "Türkiya hep yukarı, hep yukarı..."
Zaman