Hasta bir kadın diğer bir hasta kadına teselli veriyordu, konuşmalarından yeni tanıştıkları anlaşılıyordu. Yan yana oturdukları koltuklar kaderin yönlendirmesi değil miydi?
“Duaya sarıl, direncini yitirme. Evin direği kadındır, kadın yoksa erkek ne yapabilir? Çocuklarını düşün, eşini düşün, evini düşün. Umudunu yitirme.”
Kelimeler böyle olmasa da mana itibariyle bu yönde idi. İkisi de ışın tedavisi veya benzer tedavi görüyorlardı, teselli veren yaşlı kadındı. Ona göre biraz daha genç olan kadının umut yelkenleri biraz inikti.
Raylarda akan metro gibi hayat halleri böyle akıp gidiyor. Bir arkadaş gitarı veya başka müzik aleti ile iki tıngırtı yapıyor, diğer arkadaşı “destek olmak ister misiniz?” diyerek vagonda dolaşıyor. Bu arada merkezi yayında “lütfen dilencilere yardım etmeyiniz!” anonsu bütün vagonlarda yankılanıyor!
İnenler binenler… Çoğu zaman çoğunluğun yaptığı akıllı telefonlarla meşguliyet; kitap okuyan ne kadar da az! Bu akış da bir kitap değil mi?
Dünya gemisi de böyle değil mi? Binenler inenler; kederde kaybolanlar, zevkte boğulanlar, hayattan hikmet dersi çıkaranlar… O hikmetle hayata yön verenler ne az!
Metroda koltuk kavgası, koltuğu kazanma ve kaybetme endişesi yok; biliyor ki biraz sonra durakta inecek, fazla endişelenmiyor, rahat!
Dünya yolcuları öyle değil vehmi ebediyet içinde; şu da olsun bu da olsun, şunu da kazanayım bunu da kazanayım sonra rahat ederim! Bu hırs olduktan sonra rahat olmak için çok beklersin!
Musibetler, hastalıklar anlayan için “dur yolcu” kabilinden; “nereden geldin, necisin, nereye gidiyorsun” dedirtiyor. Anlamayan sebeplerde boğuluyor, karanlığa taş atıyor! İdrak etmiyor ki “ölüm istisnai bir durum değil” her nefsin tadacağı bir “lezzet”!
“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz nasıl ölmüşseniz öyle dirilirsiniz” hadisi dimağlarda ne kadar diri duruyor? Metroda giderken akan her kare gibi hayat hallerinde bu hakikat akıyor mu?
Teselli almaya ve teselli vermeye ne kadar muhtacız çünkü aczin zirvesinde doğuyor, aczin zirvesinde ölüyoruz ve hepimiz biraz hastayız! Yanımızdaki bize nasihat ediyor ve biz onu dinliyor muyuz?
Dost uzaklarda değil şah damarımızdan daha yakın! Hastalık O’ndan şifa O’ndan, rızık O’ndan, dert O’ndan deva O’ndan, hidayet O’ndan!
Bize düşen dua bilinciyle kulluk şuuruna ermek ve şuurla izzetlenmek vesselam!