Algıların ardından gerçekler sahneye çıkar ve yalanın hükmü tez biter.
Ara dönemlerde yaşanabilecek cinayetlerin, kumpasların tanıklığını yapıyoruz. Zındıka komitesi bu kez sağdan saldırıya geçti.
Memlekette hakim olan aklıselim ise, ibretle ve insafla olup biteni seyrediyor.
İnsi şeytanlar bizi safderun zannetmeye devam etsinler.
"At izi ile it izinin karışması" dünyevi saltanat planları içerisinde olmayanları etkilemez. Onlar cemiyettin manevi temeliyle alakadar olurlar. Bu sebeple kuvvete değil, rızaya ram olmuşlardır. Ama desislere -her ne maslahat iddiasıyla olursa olsun- bir kez ortak olanların bir daha iflah olma ihtimalleri yoktur. Her yanlış, daha büyük yanlışı, her kopuş ardından ihanet ortaklığını olağan görme karektersizliğini yaşatmaktadır.
Meş'um darbe teşebbüsünde koçbaşı vazifesi gören camianın içinde bulunduğu girdap, tam olarak da budur.
Sinsi, elhannas komitelerin kucağında semirilen ve günü geldiğinde tüm kudsilerin itibarını, halk nezdindeki kabulünü, hedef alan ihanetin merkezinde bulunan yapı ve bu yapının zarar ziyan rüzgarı, durmuş değildir.
Birçok yarımakıllının hedefini şaşırtan bu vaziyet, sinsi plan çeviren komitelere istedikleri puslu ortamlar oluşturuyor. Neyse ki, "akıbet müttakilerin" olmaktadır yine.
...
Kur'an hadimlerini vazifelerinden alıkoyan sebepler ve onların balonlarına nefes veren evham ve vesveseler elbette hep olacak.
Ama hakikatın galebesini engelleyebilecek bir durum değildir bu. Eninde sonunda gün doğar ve ak koyun kara koyun belli olacaktır.
Mesele, sabırla sebatla yola devam etmektir. Yalancı gündemlere ve karanlık odakların maşalara alet olmadan asli vazifeye odaklanmaktır.
"Bırak bozuk saatler yalan yanlış işlesin."
...
Her hadisenin, her musibetin, bir ders, bir nasihat olduğundan hareketle etrafımızdan olup bitenlere baktığımızda belki de şükredeceğizdir.
Irak ve Suriye'de başgösteren Deaş unsuru, ümmetin kalbine saplanan bir ihanet vakası olmakla birlikte, bunun bir de, İslâmî fütühatı, salt "devrimci", "ihtilalci" veya "tepeden inmeci" usullerle bekleyenlerin zihinlerine balyoz gibi indiğini söylemek abartı olmaz herhalde. Ülkemizde de bu niyyetle dillendirilen ve ehli imana karşı orta kesimi ürküten şiddet eksenli ve tekfir silahlı propagandaları yürütenlere bu hadise, ihtiyat dersini vermiştir.
Keza, 15 Temmuz darbesi de, devlet imkanları, bürokratik imkanları hovardaca kullanan dini yapılara bir ikaz olmuştur. Her kesime eksen kayması ihtarı yapan bu hadiseler adeta "ilahi bir ikaz" olmuştur.
Biri global, diğeri ulusal gibi gözükse de, ikisinin de emperyalist ve dahası deccalist karekterin eseri olduğu aşikardır.
Enkazın boyutları ise yeni yeni ortaya çıkıyor.
Ağır keffaretine rağmen ders alınırsa hikmet, inayet ve kaderin bir cilvesi olarak mütalaa edilebilir bu vakıalar.
Rabbim bu bedelleri kolay kılsın ve hepimizin ayağını sırat-ı müstakimde sabit kılsın inşaallah.