Endonezya’nın en büyük dinî cemaati kabul edilen Nahdlatul Ulema’nın (Âlimlerin Uyanışı) lideri Said Akil Siradj, İslâm dünyasının ‘facebook’u olma amacıyla yola çıkan internet projesi “salamworld.com”un davetlisi olarak geldiği İstanbul’da, gazetecilerin sorularını cevaplamış ve ortak hastalığımıza dikkat çekmiş: Cehalet!
Said Aqil Siradj, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadis-i şerifini, bir bakıma ülkeler arasındaki münasebet için yorumlar gibi “İslâm dünyasının gelişmişleri diğerlerine örnek olmalıdır” demiş. Osmanlı devleti ile Endonezya’nın ilişkilerinin çok eski yıllara dayandığını da hatırlatan Siradj, Endonezya’da bugün de Cuma hutbelerinde 2. Abdülhamid için duâ okunduğunu hatırlatmış.
(Millî Gazete, 10 Ocak 2012)
“Arap baharı” vesilesiyle İslâm dünyasındaki gelişmeleri de yorumlayan Nahdlatul Ulema’nın (Alimlerin Uyanışı) temsilcisi Said Akil Siradj, “Arap coğrafyasında sınırlar sömürgeci ülkeler tarafından çizildi. Hepsi Arap olmasına rağmen bu ülkeler birbirleriyle görüşemiyordu bile. Diktatörlükler hakimdi. Biz 17 bin adadan oluşmamıza rağmen Arap ülkelerinden daha bütünlüklü bir haldeyiz. Bizde demokrasinin geçmişi var. Arap ülkeleri için ise demokrasi yeni bir şey” şeklinde konuşmuş.
Arap ülkelerinde ‘sınır’ların sömürgeciler tarafından çizildiği çok konuşulur da, “Hepsi Arap olmasına rağmen bu ülkeler(in milletlerinin) birbirleriyle görüşemiyor olması” pek dile getirilmez. Asıl acı ve düşündürücü olan da bu değil mi? Hatırlattığı için Nahdlatul Ulema’nın liderine teşekkür etmeliyiz.
Tabiî ki Endonezya’nın şartları farklı. Anlaşıldığı kadarıyla Endonezya’da devlet ile millet arasında kavga yok ki; Siradj, cemaat olarak kabinede kendilerine bağlı beş bakan bulunduğunu, Anayasa Mahkemesi Başkanı ile parlamento başkanının da cemaatlerine bağlı olduğunu söyleyebilmiş.
248 milyon insanın yaşadığı Endonezya’nın yüzde 87’si Müslüman. “Türkiye nasıl İslâm dünyasının ‘Batı kapısı’ ise, biz de ‘Doğu kapısıyız’” diyen Siradj, “Fakat Endonezya’nın büyük sorunu cehalet. Biz buna karşı bir medeniyet cihadı, mücadelesi veriyoruz. Müslümanların düzeyini yükseltmek istiyoruz” demiş.
Ah ki ah! Keşke ‘cehalet’ sadece Endonezya’nın ‘sorun’u olsa. O zaman telafisi, sona erdirilmesi, bertaraf edilmesi kolay olurdu. Cehalet, bütün İslâm dünyasının derdi. Siradj’ın, cehalete karşı ‘medeniyet cihadı veriyoruz’ benzetmesi de dikkat çekici...
Bugün dünyada bazı devletlerin kendilerine “İslâm devleti” dediklerini ama aslında İslâmla ilgilerinin olmadığını belirten Siradj, “Kur’ân insanları devlete değil, hayata yönlendirir” demekle de isabet etmiş.
Nahdlatul Ulema’nın (Âlimlerin Uyanışı) temsilcisi Said Akil Siradj’ın ifadeleri, mânâ olarak Risâle-i Nur’da anlatılanlarla da örtüşüyor. Hatırlamak gerekirse Bediüzzaman Hazretleri de ‘cehalet’i mücadele edilmesi gereken ‘düşman’ olarak vasıflandırmıştır. Onun “Bizim düşmanımız; cehalet, zaruret, ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı sanat, marifet ve ittifak silâhıyla cihad edeceğiz” ifadesi de (bkz.: Divan-ı Harb-i Örfi, s. 23) bunun en güzel delilidir.
Endonezya’dan gelen misafirin demokrasi konusundaki yorumları da dikkat çekici. “Demokrasi dünyevî, toplumsal konularda insanlarla istişare etmektir. Yoksa dinî konularda değil” diyen Siradj, İslâmın, bir devlet düzenini değil, öncelikle güzel bir hayat düzenini gerçekleştirmeyi istediğine de dikkat çekmiş.
Bu anlayış İslâm dünyasında kök salarsa hem cehalet, hem de ihtilâflar sona erer inşallah...
Yeni Asya