"İnsan ile kalbinin arası" ifadesi bir deyim olup bundan insanın şuuru, aklı ve duyguları kastedilmektedir. Buralarda bulunan hiçbir bilgiyi, kararı, eğilimi, duyguyu Allah'tan gizlemek mümkün değildir. Allah'ın çağrısına içtenlikle katılanlarla menfaati için öyle görünenleri Allah bilir ve ayırır.
Ayrıca hiç bir beşerin giremeyeceği, bilemeyeceği ve müdahale edemeyeceği bu alanlara Allah müdahale edebilir; inanç, bilgi ve duyguların değişmesini sağlayabilir. Bu sebeple kullar Rablerine sığınmalı; inanç, duygu ve düşüncelerini güzelleştirmesi için O'na yakarmalı,
"Ey durumları değiştiren, gönülleri evirip çeviren Rabbim! Halimi ve gönlümü güzelleştir."(bk. Müsned, IV, 182; VI, 91)
diye niyazda bulunmalıdır.(Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu, II/535-536).
Ayetin başında geçen Allah ve Resulü'nün çağrısına cevap verme ve gereğini yerine getirme vazifesini, geniş ve genel bir çerçeve içinde anlamak gerekir. Buna göre Hz. Peygamber (asv) zamanında onun çağrısına uymak, yanında yer almak, emirlerini yerine getirmek nasıl çağrıya uymaksa, ondan sonra gelenlerin Kur'an ve sünnetin buyruklarına uyması, buna uygun bir hayat sürmesi de onların çağrısına uymaktır.
İslâm kelimesinin kök mânası "barış ve esenlik"tir; doğru anlaşıldığında din olarak İslâm'ın da bir barış çağrısı olduğu anlaşılacaktır. Dinin talebi, zulmün ve baskının yer almadığı, hukuk ve adaletin hâkim olduğu bir dünya düzenidir. Bu mânada Allah ve Resulü (asv)'ın çağrısı, bütün dünya insanları için "barış içinde yaşama" çağrısıdır.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet