Enfüs, nefse ve nefsin içine bakan anlamına gelmektedir. Nefis bir varlığın kendisi, bedeni ve bedenin içi ve maddi yapısıdır. Nefis kelimesinin çoğulu enfüsdür. Bu kavram Âfâk kavramının karşıtıdır. Enfüsî deliller denilince insanın bedenine ve iç dünyasına, ruhanî yönü olan duygularına ve duygusal yönüne bakan delillerdir. İnsanın iç âlemi dediğimiz maddi yapısına bakan yönü ile objektif, ruh dünyasına, sezgisel ve duygusal yönüne bakan yönü ile de subjektiftir.
Âfak ise, ufuk kelimesinin çoğuludur. İnsanın bedeni ve ruh dünyası ile alakalı olan; ama insanın nefsi, bedeninin dışında bulunan bütün varlık âlemini anlatır. Varlık dünyasında bulunan her şey insan ile alakadardır. Varlığın maddesi ve maddî cihetine Mülk denir. Mülk ciheti insanın maddi ve objektif yapısı ile alakadardır. Varlığın manevi, ruhani ve uhrevi yönüne de Melekût denir. Melekût ciheti ise insanın manevi ve ruhâni yönü ile alakadardır. İnsanın maddi ve ruhi yapısı ile alakadar olan bütün bu âlemlerin tümüne Âfâkî Âlemler denir. Enfüs kelimesi iç âlemimiz ve iç dünyamızı ifade ederken Âfak kelimesi ile dış dünya kastedilir. Biz bu Âfâkî âlemler ile ilgimizi din, kelam, felsefe, psikoloji, fizik, matematik, estetik, edebiyat gibi ilimlerle kurarız.
İnsan gerek enfüsî, gerekse âfâkî deliller ile varlığı anlar, analmlandırır ve varlıklar arasında ilişkiler kurar. En önemlisi de varlığı yaratan ve insanı varlıkla anlamlı hale getiren yüce yaratıcıyı bu âlemler aracılığı ile tanır ve isimlerini, sıfatlarını kavrar. İsim ve sıfatlarından yola çıkarak zatını anlamaya çalışır.
Kurân-ı Kerim âfâk ve enfüs kelimelerini beraber kullanarak bu birlikteliğe dikkatimizi çekmiştir. Yüce Allah Biz gerek âfakta gerekse enfüsteki delillerimizi, âyetlerimizi sizlere göstereceğiz. Sizler de Kurânın hak olduğunu ve her söylediği şeyin hakikat olduğunu kavrayacaksınız. Şayet bunu yapmazsanız biliniz ki her şeye şahit olarak rabbiniz Allah yeter. (Fussilet, 41:53)
Bediüzzaman Said Nursi hazretleri bu ayet-i kerimenin ifade ettiği geniş manayı ders vermek için insanı 33 Pencereden baktıran 33. Sözü yazarak 33 ayet-i kerime ile enfüsî ve âfâkî delillere dikkatimizi çekmiştir. (Sözler, 2004, s. 1064-1125)
Enfüsî Deliller: İnsan öyle bir nüsha-i câmiadır ki, Cenâb-ı Hak bütün esmâsını insanın nefsi ile insana ihsas ediyor. Bunlardan üç temel delil şudur. Birincisi, insan aczi, zaafı ve ihtiyaçları ile yüce Allahın kudretini, zenginliğini ve rahmetini anlar ve bidirir. İkincisi, insana verilen cüzi ilim, irade, kudret, sem, basar, malikiyeti ve hâkimiyeti ile kâinat hâlikının ilmine, kudretine, semine, basarına, hâkimiyetine ve malikiyetine ayine olur, anlar ve bildirir. Üçüncüsü de, İnsanda tecelli eden esma-i Hüsna ile enfüsi dairede bütün esmayı bilir, anlar ve anlatır. (Sözler, 1119-1120) Bu binler esmayı ve delilleri içine alan çok geniş deliller silsilesini içine almaktadır.
Âfâkî Deliller: Dış âlemin tümünü içine alan ve insanın ilgi ve ihtiyaç dairesinde bulunan bütün varlıkları ifade eder. Eğer göklerde ve yerde Allahtan başka ilahlar bulunsaydı, ikisi de harap olur, her şey fesada giderdi (Enbiya, 21:22) ayeti ile Haydi, çevir gözünü hiçbir şeyde en küçük bir eksiklik ve kusur görebilir misin? Sonra tekrar tekrar gözünle varlıkları araştır. Gözün yorulur hor ve hakir olarak döner de bir eksiklik ve noksanlık göremez (Mülk, 67:3-4) ayetinin ifade ettiği milyarlar delilleri içine alan delillerin tümü Âfakî Deliller olarak nitelendirilmiştir.
Yüce Allah bütün bu âfâki ve enfüsi delilleri zaman içinde ortaya çıkararak vahdaniyetini ve islamiyetin hakkaniyetini ispat ettiği içindir ki Bediüzzaman Zaman geçtikçe Kurân gençleşir ve rumuzu tavazzuh eder buyurmuşlardır.
Kurân-ı Kerimin varlık âleminde insanın gözüne, kulağına ve hissiyatına hitap eden bütün delillerini âfâki deliller; aklına, kalbine hitap eden ilmî ve hissi delilleri de Enfüsî Deliller olarak almak doğru olacaktır. Bu delillerin tafsilatını binler muhakkiklerin kitaplarına ve Bediüzzamanın Sözler, Lemalar ve Şualar mecmualarına ve bilhassa 33 Pencereli 33. Söze havale ederiz.