Engelliler ‘gönüllü mahkûm’

"Engelli olmak bu kişilerin imtihanı, onların hayatlarını kolaylaştırmakta ise bizim imtihanımızdır" dedi.

Fatih Üniversitesi İstanbul Meslek Yüksekokulu Çocuk Gelişimi Bölümü Öğretim Üyesi Mustafa Öztürk, eskiden şehir dışında yaşamaya mahkûm edilen engellilerin günümüzde ‘’gönüllü mahkûm’’ haline getirildiğini belirterek, ‘’Engelli olmak bu kişilerin imtihanı, onların hayatlarını kolaylaştırmakta ise bizim imtihanımızdır’’ dedi.

Öztürk, yaptığı açıklamada, Türkiye’de 8.5 milyona yakın engelli yaşadığına işaret ederek, engellilerin büyük bir kısmının eğitim ve istihdam imkânından yoksun olduğunu söyledi. Bu durumun erişebilirlik ve ulaşılabilirlik sorunun çözülememesinden kaynaklandığına dikkati çeken Öztürk, eskiden şehir dışında yaşamaya mecbur edilen engellilerin, şimdi evlerinde ‘’gönüllü mahkûmlar’’ haline getirildiğini ifade etti. Engelli kavramının yeterince bilinmemesinin, engellilerin toplumla bütünleşmesini zorlaştırdığını dile getiren Öztürk, ‘’Engellinin kim, engelliliğin de ne olduğu açık bir biçimde ortaya konmayınca, engellilere yönelik geliştirilecek politikaların, yasaların ve hizmetlerin kapsamı da belirsizleşiyor. Bu belirsizlik de uygulamada pek çok sorunun ortaya çıkmasına neden oluyor. Adlandırmadaki karmaşa ve tanım güçlüğü engellinin kendisini anlatmasını ve diğerlerinin de onları kolayca anlamasını zorlaştırıyor’’ diye konuştu.

“PEYGAMBERİMİZ ÖRNEK ALINMALI”

Toplumda yüzyıllardır devam eden bir takım ön yargılar bulunduğuna ve bunların aşılması için çaba harcanması gerektiğine işaret eden Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü:

‘’Dünyada ve ülkemizde yüzyıllardır süre gelen hikâyeler anlatılır. Bunlar engelliler hakkında bizim ön yargılarımızı körükleyen mitlerdir. Bunları ortadan kaldırmak gerçekten zordur. Ama bir yerlerden başlamak gerekir. Çünkü bu ön yargılar, engelliyle iletişim kurulmasını ve ona her alanda eşit fırsat verilmesini engelliyor ve engellilerin başarısız olmasına yol açıyor. Bu konuda Hz. Peygamber’in (asm) engellilerin topluma kazandırılması için örnek bir uygulaması var. Hz. Muhammed (asm), fiziksel engeli dolayısıyla dağda yaşayan, toplum içine karışmayan bir engelliyi, topluma kazandırmak için, dağda yetişen bazı bitkileri getirip, Medine’de pazarda birlikte satmayı teklif ediyor. Böylece bu kişi ortaklık sayesinde şehre iniyor, pazarda insanlarla bir araya geliyor.

Önceleri sıkılan, bunalan engelli Hz. Peygamber’in (asm) sözleri ve iltifatlarıyla içinde bulunduğu sıkıntıdan kurtuluyor. Hz. Peygamberin (asm) bu davranışı, engellinin topluma kazandırılması için yapılan bir iyi bir Örnektir. Unutmamalıyız ki engelli olmak bu kişilerin imtihanıdır, onların hayatını kolaylaştırmak ise bizim imtihanımızdır. Engellileri gönüllü mahkûm olmaktan kurtarmak, sosyal hayata katmak hepimizin görevidir.’’

“BİR TÜR SEFERBERLİK İLÂN EDİLMELİ’’

Engellilerin sorunlarının şimdiye kadar ciddî şekilde ele alınmadığını, doğru teşhis edilerek, çözüm üretilmediğini ifade eden Öztürk, ‘’Kısa, orta ve uzun vadeli projelerle kalıcı çözümler yerine, popülist yaklaşımlarla günü kurtarma yoluna gidilmiştir’’ görüşünü dile getirdi. Toplum, devlet ve engellilerin güçbirliği yaparak, sorunların çözümü için ortak proje üretmesi gerektiğini vurgulayan Öztürk, ‘’Engelli sorunun çözümü için bir tür seferberlik ilân etmeliyiz’’ dedi. Öztürk, 2005 yılında çıkarılan Özürlüler Yasası’nın bu alanda bir devrim olduğunu, özürlülere sosyal devlet ilkesiyle örtüşen önemli düzenlemeler ve haklar getirdiğini vurgulayan Öztürk, bu yasanın uygulanabilmesi için yönetmeliklerin tam olarak çıkmadığını söyledi. 2005’ten bu yana bu alanda görevli memurlara, paydaş kurumlara yönelik seminerler ve meslek içi eğitim kursları düzenlendiğini ifade eden Öztürk, memurların maalesef bu yasa ve yönetmeliklerden haberdar olmadığını ve engellileri yanlış yönlendirdiğini savundu.

Yeni Asya

Toplum Haberleri