Okunmayı bekleyen kitablar biriktikçe, telaşa kapılıyorum. Ya bütün bunları okuyacak kadar bir vaktim yoksa? Ya her gelişi erken olan ölüm büsbütün erken gelirse?.. Bu telaş ve korku, bâzen aşılması imkânsız bir hisar kadar yeis telkin edince kaçmak geliyor içimden; fetihten vaz geçmek. Ama yapamıyorum, okumadan yaşanmıyor. Okumak zenginleşmektir; sefillikten, fukaralıktan kurtulmak...
İşte okunma sırası bekleyen iki kitab daha: Entelektüel Yalnızlık ile Ruhumun Masalı Şehr-i Urfa. İmza tanıdık... Şahin Doğan, ne zamandır RisaleHaber’deki yazılarından takib ettiğim bir isim. Tecessüsleri, arayışları, çırpınışları olan bir kafa; düşünmeye çalışan bir beyin. Düşünmek, zorun zoru...
Kitablar okunmak için bekleye dursun, bir kaç kelimeyi Doğan’ın makalelerinden hareketle söylemek isterim. Düşünceye sevgisini de, arayışlarını da muhabbetle karşılarım. Hakikati bulmak ve söylemek için gösterdiği gayret de takdire şâyân. Yazarı, yazar yapan üslûbudur. Doğan’ın üslûbu henüz emekleme çağında, zamanla gelişecek, salâbet kazanacak ve daha korkusuz adımlarla yürüyecek.
Beni asıl tedirgin eden husus, kahir ekseriyet gibi, Doğan’ın da bir dil dâvâsının olmaması. Daha doğrusu bir dilinin olmaması. Üç kelimeden biri uydurukça: Musıkîsiz, soysuz, Türkçe’yi mahvetmek için sahneye devlet imtiyazı ile buyur edilmiş bir yığın “tilcik”. Yakışmıyor dostum! Düşünen bir kafanın, yazan bir kafanın ilk mükellefiyeti yazdığı dilin nâmusunu korumakdır.
Dil, neslimin büyük dâvâlarındandı. Bir yığın havarisi, bir yığın aşığı olan bir dâvâ. Dilin yaşadığı büyük sedmelere dayanamayıp çoğu karşı safa, düşman safa geçti. İlk ihanet edenlerden biri Özel’di... Diyebilirsiniz ki, başından beri öyle idi. Doğru... Fakat düşünce intibahının sınırlarından dil nâmusunu içeri almaması da bir ihanet değil mi?
Dili dâvâsını asıl kaybettirenler ise sağın akademisyenleri oldu. Başka türlü “entelektüel” addolunmuyorlardı. Beş paraya satılan bir ırz, “dil dâvâsı”.
Sanırım gizlendiği sapa bir mevzide, rast gele son kurşunlarını sıkan bir ben kaldım. Başkası var mı, farkında değilim.
Aziz dost, kitablarını okuyabilirsem, ayrıca düşüncelerimi ifâde edeceğim. Yazmazsam, bil ki canımı sıkan bir kaç “tilcik”ten dolayı fırlatıp atmışımdır. Bir dost hatırına dilimi uydurukça sirayetlerine açsaydım, onca dostu kaybetmezdim.