Bir Fıtrat Sapması Olan Eşcinsellikle Semavi Dinlerin Mücadelesi-2
Varlık âleminde gözlemlendiği üzere cansız nesneler, parçalanarak çoğalırlar. Parçalanma miktarı arttıkça, cismen küçülürler, fakat sayıları da artar. Buna mukabil canlılar âleminde çoğalma, tek hücreli canlılar gibi yapılarda, cansız nesnelerde olduğu gibi bölünerek gerçekleşse ve canlı bünyesi küçülse de canlının dış dünyadan gıda vasıtasıyla aldığı atomlarla bünyesi eski tam haline gelmektedir. Bu noktada canlılar dünyasında çoğalma, en ilkel haliyle bölünme şeklinde gerçekleşmektedir. Cansızlar dünyasında bölünme fiziksel manada küçülmeye yol açmasıyla mantık ilmindeki “cüz’-küll” (parça-bütün) ilişkisini gösterir. Canlılar dünyasındaki bölünen parçanın gıda zerreleriyle büyüyen ve tamamlanan yapısı, ayrıca türleşme ve tür bazında bir kanunu sergileyen mahiyeti mantık ilmi tabiriyle “cüz’î-küllî” (ferd-nev, tikel-tümel) ilişkisine delildir.
Bölünerek çoğalma durumu çok hücreli canlılarda da görülebilmektedir. Mesela bir dışsal etkiyle ikiye bölünen solucanların bölünen parçalarının zaman içinde iki ayrı solucana dönüşecek şekilde iyileşmesi ve büyümesinde bölünerek çoğalmayı görebiliyoruz. Hayvanlar dünyasında böyle olduğu gibi bitkiler dünyasında da bölünerek çoğalma gözlemlenebilmektedir. Mesela kavak gibi ağaçların dallarının herek olarak kullanıldığı durumlarda iklim şartlarının etkisiyle hereklerin filiz verip kök salarak büyümesi ve kavak ağacı haline gelmesinde, menekşe gibi bitkilerin yapraklarının koparılıp suya konulduğunda kök vermeleri ve büyümelerinde de bölünerek çoğalmayı gözlemleyebiliyoruz. Bu tarz bölünerek çoğalmaya “vejetatif üreme” ve daha özelde “çelikle üreme” adı verilmektedir. Vejetatif üreme bir eşeysiz üreme çeşididir.
Daha ileri seviyede ceviz, hurma ve benzeri meyve ağaçlarında eşeyli üreme seviyesi gözlemlenebilmektedir. Bu durumda bazı meyve ağaçları erkek ağaç, diğerleri dişi ağaçtır. Bir bahçede erkek ağaç bulunmadığında dişi ağaçlardaki çiçekler döllenemedikleri için gerekli verim alınamamaktadır. Eşeyli üremenin bu çeşidinde ceviz ağacı ve benzerleri bir farklılık arz ederler. Bir ceviz ağacında üst dallardaki çiçekler, erkek çiçeklerdir; alt dallardaki çiçekler ise dişi çiçeklerdir. Üstteki çiçeklerin aşağıdaki çiçekleri döllemesiyle eşeyli üreme gerçekleşmektedir. Bundan dolayı ceviz ağacı ve benzerlerine botanik biliminde “hermafrodit” adı verilmektedir. Fakat hurma ağacı, incir, kivi gibi ağaçlarda eşeyli üreme boyutu erkek ve dişiliğin farklı ağaçlardaki tahakkukuyla gerçekleşmektedir. Bu çerçevede cinsiyette ayrımlaşma ceviz ağacına göre hurma ağacında daha ileri safhadadır.[1] Hatta hurma ağacında dişi ve erkek ağaç arasında aşk gibi bir duygusal bağ da gözlemlenebilmektedir. Meyveli ağaçlarda, döllenme sonrasında ortaya çıkan meyvelerin içindeki çekirdeklerin her biri, müstakbel bir ağacı ve hatta ormanları taşıyan bir üreme hücresidir. Eşeyli üremede genetik farklılaşma belirgin olarak gerçekleşmektedir. Hurmadaki döllenme, cevizdeki döllenmeye göre daha geniş bir genetik farklılığı gösterecek mahiyettedir. Cevizdeki üreme aynı genetiğe sahip bir yapının farklı cinsiyet taşıyan çiçeklerinin birbirini döllemesine dayanırken hurma ve incir gibi ağaçlarda farklı bünyelerdeki genetik boyutlar bir birini dölleyicidir. Bu durumda gen takası daha geniş yelpazeli olarak tahakkuk etmekte bu ise genetik problemlerin o türde görünme riskini azaltmaktadır.
Eşeyli üreme hayvanlar dünyasında özellikle çok hücreli hayvanlarda genel bir kanun olarak görünmektedir. Dış gebelik mahiyetinde yumurtlayarak üremek, iç gebelik mahiyetinde doğurarak üremek şeklinde gerçekleşmektedir. Bu süreçte, dişi ve erkek bireyin çiftleşmesi hayvanlar âleminde eşeyli üremede temel unsuru teşkil etmektedir. Tavuk gibi dişi hayvanlar horozla çiftleşmese de yumurtlayabilmekte fakat bu yumurtalardan civciv çıkarak üreme gerçekleşememektedir. Horozla çiftleşme sonrası meydana gelen yumurtalara ziraat ve zooloji biliminde “horozlu yumurta” adı verilmektedir. Aynı durum insanlardaki dişi bireylerde de görülmektedir. Kadınlardaki âdet (regl) dönemi, her ay bünyelerinde üretilen yumurta veya yumurtaların âdet kanamasıyla dışarı atılması safhasıdır. Eşeyli üreme memeli canlılar ve yumurtlayan canlılar dünyasında bu şekilde tahakkuk etmektedir. Çiftleşme, bir cinsel ilişkidir. Cinsel ilişki esnasında canlıların aldığı lezzet ve zevk ise, bu eylemin yaratıcı kudret ve İlâhî rahmet tarafından peşin ödülü ve teşvik primidir. Canlılar âleminde görüldüğü üzere çiftleşme, neslin devamı ve üreme amaçlıdır. Maymun gibi bazı istisna türlerde zevk ve lezzet amaçlı yapılan bir eylem olarak da gözlemlenebilmektedir.
Cenab-ı Hakk insan türünde üremeyi, eşeyli üreme kanununa tabi kılmış ve yaratılış mekanizmasını bu şekilde tayin ve takdir etmiştir. Dölleyici mahiyet erkek bireylere, döllenici ve doğurucu mahiyet dişi bireylere tayin edilmiş, her iki grup bireye çiftleşmeyi sağlayacak ve üremeye yol açacak organlar ve mekanizmalar verilmiştir. İnek gibi dişi hayvanlarda idrar ve dışkı boşaltım organları aynı olarak yaratılmış, inek ve boğa çiftleşmesi de ineğin idrar kanalı üzerinden gerçekleşecek şekilde düzenlenmişken[2] insan türündeki dişi bireylerde idrar ve dışkı kanalları ayrı ayrı yaratılmış, cinsel ilişki idrar kanalı üzerinden gerçekleştirilecek şekilde bir mekanizma düzenlenmiştir. Bu çerçevede eşeyli üremede zirve ve en temiz boyut insan türünde görülmektedir, tespitini yapabiliyoruz.
Cenab-ı Hakk, insan türünü bu fıtrat üzere yaratmış; cinsel ilişki boyutunu, gönderdiği semavi dinler ile, gittikçe cinsiyet ayrımının hatta cinselliğin yaşanabileceği kişilere dair ayrımın da belirginleşeceği şekilde tayin ve takdir etmiştir. Mesela Yahudi şeriatında bir kişi iki kız kardeş ile aynı anda evlenebilirken, İslam şeriatında bir kişinin aynı anda iki kız kardeş ile evlenmesi yasaklanmıştır. Bu yasağın veya iznin konulmasında nüfus popülasyonu, sosyolojik bağlar, aile ve akrabalık bağlarının sıkı tutulmasıyla dinin rahat yaşanabilirliği gibi hususlar göz önünde tutulmuştur. Bu gelişimle, semavi dinler ve fıtrat açısından cinselliğin, genetik zenginliği ve İlâhî ilmin genlerde saklanan sonsuzluğunu gösterecek şekilde tahakkuk etmesinin istenildiği okunabilmekte ve anlaşılmaktadır. Bu noktada cinsel haz ve lezzet, insan türünün devamı için teşvik amaçlı bir “peşin ücret” olarak görünmektedir. Fakat insanın şuurlu yapısı, canlılık mekanizmasının lezzet ve zevk isteyen yapısı, cinsel haz ve zevkin cezbedici mahiyeti, insanın zevk ve lezzete müptela duyguları, insanın saplantılı hevâsı ve hevesi gibi hususlar cinselliği, insan türü açısından üreme ekseninden çıkartıp zevk ve lezzet alma yörüngesine oturtabilmektedir. Bu husus ön planda “zina” eyleminde kendini göstermeye başlamaktadır. Bu sapmanın nihai seviyesi eşcinsellik şeklinde eşeyli ilişkiyi bırakarak erkek-erkeğe (homoseksüellik), dişi-dişiye (lezbiyenlik) şeklinde bir cinsel ilişkiye dönüşebilmektedir.
Özetle tek hücreli yapılardan başlayarak şuursuz çok hücreli ve şuurlu insani yapılara kadar yükselen canlılık mertebelerindeki kapsamlı bir tefekkür, eşcinselliğin ve eşcinsel ilişkinin canlılar dünyası büyüklüğünde muazzam bir sapma ve yıkım olduğunu biyoloji ve zooloji bilimi çerçevesinde net olarak göstermektedir.
Devam edecek
[1] Botanik bilimi, elma, armut gibi aynı çiçekte erkeklik ve dişilik organı olan çiçeklere “kusursuz çiçek” adını vermekte; aynı ağaçta çift cinsiyeti taşıyan ayrı ayrı çiçekleri veya tam cinsiyet belirmesiyle farklı ağaçlardaki tek cinsiyetli çiçekleri “kusurlu çiçek” olarak isimlendirir. Oysa yaratılış sisteminde bitkisel hayattan daha ileri seviyedeki hayvanî hayat seviyesinde ve daha ileride şuurlu canlılık seviyesi olan insan türünde cinsiyet ayrımının tam ve mükemmel olması ve canlılık seviyesinin mekana çakılı bitkisel hayata göre daha hür ve serbest haliyle hayvanî ve insanî hayatta daha yüksek boyutlara çıkması gösterir ki, botanik biliminin isimlendirmesi “kusurlu” bir isimlendirmedir. Aksi takdirde İslam fıkhında “hünsa” adı verilen çift cinsiyetli olup üreyemeyen insan türü fertlerinin “kusursuz fert” ve “kusursuz cinsiyet” olarak isimlendirilmeleri gerekir. Oysaki hünsa yapıların üreyememeleri gösterir ki, çift cinsiyetlilik kemal değil, biyolojik olarak kusurdur. Bitkilerdeki çift cinsiyetlilik üremeye engel olmayan yapılarıyla, bu kusurluluğun o türe has olarak nispeten kalktığı söylenelebilir. Fakat böyle bir durumda da bu tarz bir üreme genetik yelpazeyi daralttığı ve bu durum ileride zoolojide “kan sıkışıklığı” adı verilen genetik hastalığa yol açma riski taşıdığından İslam bilimi ve Kur’an’ın kâinatı okuyuşu açısından cinsiyetin ayrışması ve mükemmel şekilde belirmesi biyolojik olarak kemal seviyedir. Bu çerçevede Kur’anın ve İslam’ın verdiği biyolojik tanımlama beşerî aklın tanımlamasından daha gerçeğe uygun ve daha doğrudur.
[2] Boğa gibi erkek hayvanlarda idrar ve dışkı boşaltım kanalları ayrı yaratılmıştır. Bu manada insan türüyle benzerlik arz etmektedir.