Hadislerden Sosyolojik Nükteler

Erdem AKÇA

1. Sosyolojik Nükte:

“Resul-u Ekrem (ASM) diyor: “Men lem yüvekkır kebîrena ve yerham sağîrena fe leyse minnâ[1] (Her kim ki bizim büyüklerimize hürmet etmez, onların ağırlığını ve vakarını takdir etmezse; hem her kim bizim küçüklerimize merhamet etmez ve onların ihtiyaçlarını tatmin etmezse; o hemen bilsin ki bizden değildir.) Bu hadis, Üstad Bediüzzaman’ın izah ettiği üzere içtimai noktada şöyle anlaşılır: “Kibriya hakikati, ulviyet ve azameti içerir.[2] Ulviyet, ilim ve nurla elde edilir; azamet ise, kudret ve kuvvet ile… Maddi dünya şartlarında ve içtimai husus noktasında zihin ve zekâsını kullanıp ilim ve maharet elde eden; sonra cesaret ve teşebbüs yoluyla bu ilmi ve mahareti kullanıp zenginleşen bir Müslüman, hadise göre “kebîr” dir. O, “vakar” (sosyal ağırlık) sahibidir. Onun büyüklüğünü kabullenmemek, hakka karşı hürmetsizlik ve “kibir” dir. Karşısındaki bu haklı hale hürmet etmek ise, “tevazu” dur.

Bu hadis, ilme ve helal kazanca hürmetsizlik etmeyi İslam dairesi dışına çıkmak olarak gösteriyor. Zenginleşen, büyüklük kazanan bir kişiye veyahut fakir ve yokluk çekenlere göre izafi bir tarzda da olsa zenginlik taşıyan kişilere de şöyle diyor: “Allah, o zavallılara güçlü bir zekâ vermemiş ki, ilim sahibi olsunlar. Sağlam ve cesur bir irade vermemiş ki, cesaretle atılgan bir hal sergileyip zenginleşsinler. Onların o fakir, miskin ve yoksul halleri de merhamet, acıma ve yufka yürekliliği celb edecek bir manzaradır. Onların fakirliklerine rağmen durmayan ve sürekli yenilenen ihtiyaçları var. Mülkün gerçek maliki olan Allah, bir hak olarak o zenginleşenin bir kısım malından %10, bir kısmından ise %2,5 lik bir kısmı o fakire tayin ediyor. Ta ki, bu hak zekâtı vermekle siz de nefsinizi tezkiye edesiniz.”[3]

Bu hadisin açtığı pencere şu hakikati güneş gibi gösteriyor: “Nefsini, zekât ve infâk ile tezkiye etmeyen; fakir ve miskinlere, merhamet etmeyen bizim yolumuzdan ayrılır.” Bu hadis, zengin ve fakirin, vaziyetleri ile hak ettikleri özellikleri bildirip o haklara riayetin zaruriyetini bildiriyor. “Her hangi bir konuda Hakka hürmet etmeyen, hak yolu olan bizim yolumuzdan ayrılmıştır. O, bir zâlimdir.”

2. Sosyolojik Nükte:

Kiyâset, ön görü sahibi bir akıl demektir. Sahabe sordu:

-" Ya Resulallah! İnsanların en kiyâsetlisi kimdir? " O Hazret-i Sâhib-i Kiyaset (ASM) dedi ki:

-" Ölümünü en çok düşünen ve ona göre yaşayandır. "[4]

Demek gerçek öngörü, rızık garantisi olan ölüme kadarki dünya istikbalini düşünmek değil; ölümden sonra başlayan ve gâfiller için garantisi olmayan Âhiretini düşünmektir. Bu şekilde Âhiretini yakinen gören bir kişinin sosyal hayatı, insanlar arası ilişkileri uhrevi bir boyut kazanacaktır. Bu ise, İslam toplumunun ihyâsı demektir. “Allah bütün müslümanlara kiyâset versin” şeklinde sürekli bir dua ümmet-i Muhammed (ASM) ve insanlık için çok önemli bir manevi faaliyettir.

3. Sosyolojik Nükte:

Hadis-i şerifte “Üç defa kapıyı çalın. İzin verilirse girin; aksi halde dönün.”[5] deniliyor. Bu hadis insanlar arası ilişkide bir edep olarak ele alınabildiği ve bir sosyal hakikati ifade ettiği gibi insanın Allah rızasına erişme yolculuğu açısından da bir edebi ve bir hakikati bildiriyor. Şöyle ki:

Allah Rızası, 1001 kapılı bir saraydır. Bu sarayın kapıları arasında mesafeler var. Bir insan tefekkür veyahut tezekkür vesaire yöntemlerle o Rıza Sarayının bir kapısını 3 defa çalar da halen ona feyz, nuraniyet, ilim gibi mukabele[6] tarzlarından birisiyle bir cevap gelmezse o kapıda durması bir israftan ibarettir. O kapıyı çalmaya devam etmesi istenilmediği yerde ısrarla durmaya çalışan birisinin hal ve tavrına benzer bir edepsizliktir. Tabir caizse manevi hırsın kişiyi saplantılı bir hale dönüştürmesi ve manevi açıdan öküzleştirmesidir.[7] “Dünya, Sevr (öküz) ve Hut (büyük balık) üzerindedir”[8] hadisinin bir nüktesine göre…

Özetle dersek, “Allah’ın istediği yol kolaylığıyla kendini hissettirir. Allah istemediği yolu kişiye zorlaştırır.” Müsehhil ism-i İlahisi gereği…

[1] Tirmizî, Birr, 15; Ebu Davud, Edeb, 66.

[2] Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, 10. Söz, 11. Sûret.

[3] Sözler, Lemeat, “Beşer Hayatını İsterse Envâ-ı Ribâyı Öldürmeli.”

[4]Taberânî.

[5] Riyazü's Salihin, 2/874.

[6] Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar, 29. Lem’a, 4. Bab, 1. Fasıl.

[7] Bediüzzaman Said Nursi, Lemeat, “Bir Meclis-i Misalîde, Şeriatle Medeniyet-i Hazıra, Dehâ-i Fennî İle Hüdâ-yı Şer'î Muvazeneleri”

[8] Hâkim, el-Müstedrek: 4:636; el-Münzirî, et-Terğib ve't-terhîb: 4:257; el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid: 8:131; İbnü'l-Cevzî, el-Muntazam: 1:172.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.