Risale-i Nur Ders Notları-41: Mutlu Bir Hayat İçin Gerekli Prensipler

Erdem AKÇA

Fâni bir hayatın yolcusu ve misafiri olan insanın, ister istemez karşılaşacağı kabir hayatını kendisi hakkında bir rahmet âlemi haline getirmesi, insanın en büyük davasıdır. Fen, felsefe, sanat, mal, mülk, dünyevi makamlar ve güzellikler o âlemde beş para etmeyen şeyler...

İnsan ruhunun teselli arayışını teskin edecek, insan kalbinin ünsiyet arayışını tatmin edecek dostlar ve ahbabların iyiden iyiye azaldığı dönemimiz nefsaniyet ateşinde kavrulmakta, enaniyet zemheririnin tipisi içinde savrulmakta... Yalnızlık, kimsesizlik, sahipsizlik, yetimlik, gariplik her bir insanın kaderi haline gelmiş. Böyle bir hayatın azabını dindirecek teselliler, söndürecek ünsiyetler Berzah âleminde insanı bekleyen Peygamberler, Allah dostları ve âlimler ile, onların dünyevi gölgeleri olan evliya ve âlimler ve kitaplardır. Bu noktada Kur'an ve vahiyler, yalnızlık gecemizi teselli gündüzüne geçiren bir Güneşler Güneşidir. Hadisler ise, gurbet gecemizi dindiren bir Hakikat sohbeti, Hz. Peygamber'in (ASM) ruhunun sahabetini hissettiren bir güneştir. Evliyaların kitapları ise, sıcak kalplerden akan ünsiyet ve muhabbet ayı gibidir. Âlimlerin kitapları ise, istikametten şaşan aklımızı hidayet yoluna getiren bir Kutup Yıldızı gibidirler. Bütün bu zatları dinlediğimizde ve Kutsal kitapları okuduğumuzda bize hayatta mutluluk elde edilmediğinde kabrin bir azap âlemi olacağını bildiriyorlar. Hayatta mutluluk için temel kurallar belirliyorlar:

1) Allah'a hakiki manada bir abd olmak... Heva-yı nefsine kul olmamak...

2) Kısmetine rıza... Kaderin takdir sistemini bilip ona adapte olma...

3) Allah'ın mülkü olan cismini, nefsini, malını Allah'a satıp O’nun için yaşayarak bakileştirmek...

4) Bütün cihetlerden yalnızca O’na ve sonsuz şekliyle muhtaç olma şuuruna yükselme...

5) Zaman ve mekan ortasında çakılıp kaldığını, ne geçmiş ne geleceğe gidemediğini görüp zamanın ölüme doğru akan bir nehir gibi olduğunu görmek ve fânilik bilinci içinde bir hayatı yaşamaya başlamak...

Bu tarz bir hayatın göstergesi gününün asgari 1/10'u olan 2 saat 24 dakikasını Âhiret için çalışmaya ayırmaktır. Daha ileri seviyede 6 saat, 8 saat, 12 saat çalışmada bulunmak... Bu düsturlara riayet, mutluluğun temelleridir.

Mutluluğun en temel prensiplerinden birisi, Hakikati olduğu gibi kabullenme ve Ona göre kendini şekillendirme; Hakikate gözünü yummakla kendini, duygularını kandırmamadır. İnsan hayatında en büyük hakikat, ölümdür. Her insan için ölüm, ebediyet virajıdır. Her yolcu ya bu virajı alacak veya Cehennem gayyasına yuvarlanacak... Ölümünü düşünmek, insan için Hakikati kabullenmenin bir göstergesi; hayatı da sonsuzluk için yaşama konusunda bir fırsattır. Ölümüne gözünü yummakla, ölüm uzaklaşmıyor. Bilakis yakınlaşıyor. Hakikatten kaçılmaz, kişi kendinden kaçar. Fakat bütün kaçışlar, bir gün bitmeye mahkûmdur. Pişmanlık, kaçışların acı sonucudur. Akıllı kişi, Hakikatle şimdiden yüzleşendir.

Hayat ve canlılık üzerine tefekkür, kişinin Allah'a İmanı’nı tahkikî hale getirir. "Men arefe nefsehu fe kad arefe Rabbehu"[1] (Kendini tanıyan, Rabbini tanır) hadisi, bu sırrı anlatır. Rabıta-yı mevt ile kendi ölümünü, ölüm kanununu, fânilik hakikatini düşünmek ise, Âhirete İman'ı tahkiki hale getirir. Çünkü ölümün hakikati ve sırrı kişiye inkişaf eder, ölüm ve sonrası safhalar kişiye açılır. Bu durumda dünya ötesi âlemler akıl, kalp ve ruh için yakîn kesbeder. Bu şekilde ölümünü düşünmek, kişinin ebediyet ve sonsuzluk kapısı olur. Ölümün siyah pençesi altında ebediyetin cemali kendisini sonsuz cazibesiyle gösterir. Kur'anın bir çok ayette vurguladığı üzere[2] hakiki iman Allah'a İman ve Âhiret'e İman ile olduğundan, hayat ve mevt üzerine tefekkür iki temel tefekkür sahasıdır. Bu iki tefekkür kişiyi, Sonsuz'a ve Sonsuzluğa; Sonsuz ile Sonsuzluğa Ermeye yükseltir.

İnsanın kalbi, ancak Sonsuz, Dâim ve Baki olan ile mesud olabilir. Fani lezzetler kalbi mutmain edemez. Hz. İbrahim'in (AS) tespiti üzere " Kalp, batıp gidenleri sevmez, sevemez." Kalb, aşk-ı Bâki arar. Ebedî aşk, ebedi ma'şuk ister. Sonsuz merhamet ve ilgi bekler. Sonsuz tatmin ve vuslat arar. Ebedi lezzet ve izzet ister. Namütenahi kıymet ve itibar diler.

Kalbin Allah ile muhataplığında denge tutturulmazsa kişi mutsuz olabilir. Burada da Allah'ın celali, izzeti ve azametiyle her şeyi yaratması ve devam ettirmesiyle beraber her bir şeye cemali, rahmet ve nimetiyle birebir yakınlığı olduğu da göz önünde tutulursa her şey dengeli hale gelir. Yeis olmaz. Allah'ın yakınlığı ise kulunun her istediğini yapacağı, Onun her nazını çekeceği, Ona muhtaç ve Onu yaratmaya mecbur olduğu gibi algılara yol açmamalı. Çünkü O, uzaklığı içinde yakın olduğu gibi; yakınlığı içinde de sonsuz derecede uzaktır. Çünkü O, Mutlak ve Sonsuz'dur. Hiç bir kayıt ve bağ altına girmez. (Mesnevi-i Nuriye, Habbe Risalesi)

Kalb, aşk için, beka aşkı ve Bâki aşkı için yaratılmış. Beka, kendisi için zâtî olan Zât-ı Bâki-i Mutlak'tan başkası için beka hakikatte mümkün değildir. Hiç bir şey zâtıyla baki değildir. Kalbin onlara beka atfederek sevmesi, onun kusurudur. Kalbin mahiyetindeki mutlak aşk potansiyeli, onun Zât-ı Akdes için yaratılmış bir fıtrat olduğunu gösterir.

Bütün ayrılık acıları, aşk-ı bekadan gelen ağlamalar ve feryadlardır. Kalbini konuşturan kişi, Hz. İbrahim (AS) gibi "Ben batıp gidenleri sevmem, sevemem" diyecektir. Sonrasında da bütün benliğiyle Zât-ı Bâkiye odaklanacak, aşkla Onu zikredecek, Onu fikredecek, Onun merhametine mazhar olup sonsuz şekilde şükredecektir. (Lem'alar, 3. Lem'a)

Manevi hayat, kalbin ve ruhun hayatıdır. Bunları sağlayan sırlar ise marifet-i İlahiye, muhabbet-i Rabbaniye; ubudiyet-i Sübhaniye ve marziyat-ı Rahmaniyedir.

Marifet ve muhahbet, “kalb” i ihya eder; ubudiyet ve marziyat ise, “ruh” u ihya eder.

"Allah ve Resulü sizi ihya edecek işlere çağırdığında icabet edin"[3] âyeti bu hayat seviyelerinin elde edilişini ifade ediyor. (Lem'alar, 3. Lem'a, Beka Bahsi)

[1] Ebu’l-Hasan Maverdi, Edebü’d-din ve’d-dünya risalesinde, bu hadisi Hz. Aişe-i Sıddîka’dan (RA) nakleder.

[2] Mesela Bakara suresi, 62 gibi…

[3] Enfal suresi, 24.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.