1.Rüya: Ebu Bekr-i Sıddık (M.S. 573-634) fethin senesinde Mekke ile Medine arasında iken ve Resulullah (SAV) Mekke’ye yaklaşmışken, rüyasında bir dişi köpeğin hırıltıyla yaklaştığını, sonra da sırt üstü yattığını, köpeği çevirdiklerinde sütünün boşaldığını gördü. Rüyasını Resulullah Efendimiz’e anlattığında: “Kureyş sizden merhamet istiyor. Onlardan bazıları ile karşılaşacaksınız. Ebu Süfyan bin Harb ile karşılaştığınızda onu öldürmeyiniz” buyurdu.[1]
Rüyanın tahlili: Hz. Ebu Bekr’in gördüğü rüyadaki köpeği, Allah Resulü (SAV), Kureyş halkı olarak yorumluyor. Özel manada ise o an Mekke lideri olan Ebu Süfyan bin Harb’in hırslı ve öfkeli nefs-i emmaresi olarak yorumluyor. İnsanın nefsi, rüyada köpek olarak görünür. Erkeklerin nefsi, dişi cinsiyetli; kadınların nefsi, erkek cinsiyetli görünür. Bu çerçevede dişi ve doğurmuş bir köpek olarak görünmesi, Ebu Süfyan’ın nefsi olduğunu ifade eder. Bundan dolayı Hz. Peygamber (SAV) “Ebu Süfyan bin Harb ile karşılaştığınızda onu öldürmeyiniz” demektedir.
Köpeğin hırıltılı yaklaşması, Mekke fethinde Kureyş’ten İkrime bin Ebi Cehil, Süheyl bin Amr gibi küçük bir grubun silahlı mücadeleye kalkışacağını ifade eder. Ayrıca Kureyş halkının, İslam ordularının Mekke’yi ele geçirmeye çalışmasına karşı öfkeli olduklarını ifade eder. Köpeğin sonrasında sırt üstü yatması ve yaltaklanması, Kureyş’ten mücadele eden küçük grubun etkisiz kalacağını, ayrıca genel Kureyş halkının Hz. Peygamber (SAV) liderliğindeki İslam ordusuna karşı şirin görünmeye ve yaltaklanmaya çalışacağını bildirmektedir.
Köpeğin sırt üstü yatması, Kureyş’in İslam ordusu karşısında mağlup olacağını ifade etmektedir. Köpeğin memelerinden süt akması şöyle anlaşılabilir: Süt Arapça’da hem “halîb” hem “leben” demektir. Süt, leben olmasıyla, leyyin (yumuşak) muamele talep etmeyi; halîb olmasıyla, yumuşaklığı kendine celbetmeyi ifade eder. Köpeğin sırt üstü yatarak memelerinden süt akan halini, bu ilişkileri okuyarak Hz. Peygamber (SAV) “Kureyş sizden merhamet istiyor” diye yorumluyor. Rüya sonrası süreç, Hz. Peygamber’in (SAV) aynen yorumladığı gibi tahakkuk etmiştir.
2.Rüya: Resulullah Efendimiz rüyasında kendisinin Taif’e gittiğini, orada kendisine kâse içerisinde süt (tereyağı) ikram edildiğini ve (bir horozun)[2] o kâseyi döktüğünü görür. Ebu Bekir:
-“Ya Resulallah! Bu sene Taif’ten size bir şey gelmeyeceği ile te’vil ederim” dedi. Resulullah Efendimiz:
-“Evet bu hususta izin verilmedi” buyurdu. Ve o sene Resulullah (SAV) irtihal ettiler.[3]
Rüyanın tahlili: İslam tarihi kaynaklarının bildirdiği üzere Hz. Peygamber (SAV) Huneyn savaşı akabinde 630 yılında Taif şehrini kuşatmıştır. Fakat şehrin surları sağlam, gıda stokları zengin olduğu ve Taif halkı sur dışına çıkarak silahlı mücadeleye kalkışmadığı için, mancınıklarla hücum edilse de Taif kuşatmasından bir sonuç alınamamıştır. Taif kuşatması, başlangıçta rüyanın bildirdiği üzere mancınıklarla Taif’i kuşatan Hz. Peygamber’in lehine doğru ilerlemektedir. Rüyadaki bir kase süt veya tereyağının ikram edilmesi figürü, kuşatma sürecinin Taif’i İslam ordusuna ikram ettirecek tarzda geliştiğini göstermektedir. Hz. Peygamber tarafından Taif’e Uyeyne bin Hısn isimli Benî Fezare kabilesi lideri elçi olarak gönderilmiş fakat Uyeyne Hz. Peygamber ve islam ordusu aleyhinde konuşma yaparak, Taif halkını iyice cesaretlendirmiştir.
Rüyadaki tereyağı veya sütü deviren horoz, Uyeyne bin Hısn’dır. Horoz, siyasi boyutta yönetime isyan eden ve diklenen kişi anlamına gelmektedir. Uyeyne, Hz. Peygamber’in (SAV) siyasi iktidarını kabullenemediği ve asi bir fıtratı olduğu için rüyada horoz olarak temessül etmektedir. Rüyanın bildirdiği üzere, eğer Uyeyne Hz. Peygamber (SAV) lehine ve Taif halkını dehşete düşürecek şekilde onlarla bir konuşma gerçekleştirse idi, Taif halkı kendi elleriyle yumuşaklıkla Taif’i İslam ordusuna teslim edeceklerdi. Bu yumuşaklık rüyada, süt ve tereyağı olarak temessül etmektedir. Taif şehri, aynı zamanda Arabistan toprakları içinde sulak ve yeşil arazisi ile hem o devirde hem hal-i hazırda Arap halkının zengin ve kaymak tabakasının yaşadığı muhittir. Bundan dolayı rüyada tereyağı olarak görünmektedir. Hz. Peygamber (SAV) devri rüya tabir uzmanlarının en büyüğü olan Hz. Ebu Bekir’in rüyayı te’vil ettiği gibi, İslam ordusu ve kumandanı olan Hz. Peygamber (SAV) Taif kuşatmasından istediği sonucu alamadı.
3.Rüya: Hz. Peygamber’in (SAV) raşid halifelerinden Halife Ömer bin Hattab (M.S. 583-644) anlatıyor: “Rüyamda bir horozun beni iki veya üç kez gagaladığını gördüm.” Rüyamı Esma bint-i Umeys’e (M.S. ?-661) anlattım. O:
-“Yabancılardan köle olan bir adam seni öldürecek” dedi.[4]
Rüyanın tahlili: Esma bint-i Umeys, Hz. Peygamber’den (SAV) sonra İslam dünyasının ilk ve en büyük rüya tabircisi olan Hz. Ebu Bekir (RA) ile 630 yılında evlenmiş ve vefatına kadar eşi olarak kalmıştır. Bu süreç zarfında rüya ilmini ondan tahsil etmiştir. Hz. Esma’nın rüya ilmine vukufiyetini bilen Hz. Ömer gördüğü rüyanın tabirini ona sormuştur. Rüya ilminde horoz, siyasi boyutta yönetime isyan eden ve diklenen kişi anlamındadır. Fezare kabilesinin âsi ve dikbaşlı reisi Uyeyne bin Hısn hakkında Hz. Ebu Bekr’in (SAV) gördüğü horoz rüyasında gördüğümüz üzere….
İki rüya bir birini bu çerçevede açmaktadır. Tavuk ve horoz, acemlerden Arap toplumuna girdiğinden İbn-i Sirin, horoz ve tavuk için Araplara göre yabancı erkek ve kadın olarak yorumlar.[5] Bu çerçevede Esma bint-i Umeys gayet vakıf olarak horozu, İslam idaresine âsi yabancı bir kişi olarak ele alıyor. İslam toplumu içine girip İslam idaresine asi konumda olan kişi ancak bir “köle” olabileceği için Hz. Esma, horozu, “yabancı bir köle” olarak yorumluyor. Horozun gagalamasını ise, öldürme teşebbüsü olarak tabir ediyor. Bir horozun en keskin silahı gagasıdır. İki üç defa gagalaması ise, yabancı kölenin, iki üç defa öldürücü darbe vuracağı manasındadır. Rüyadan sonraki dönemde Muğire bin Şu’be’nin İranlı ve Mecusi olan kölesi Ebu Lü’lü, Hz. Ömer’e gelip Efendisinin ona karşı haksızlığı yaptığını ve bu konuda kendisine yardımcı olmasını ister. Hz. Ömer, sahabi Muğire bin Şu’be’yi haklı bulur. Bunun üzerine Ebu Lü’lü Hz. Ömer’e kin tutar, gerek şahsî garezi gerekse içindeki İran milliyetçiliğinin Hz. Ömer’in siyasi darbesi neticesinde Sasani devleti yıkılmasıyla yaralı olmasından dolayı Hz. Ömer’e suikast niyetine girer ve namaz esnasında onu bıçaklar. Rüya aynen tahakkuk eder.
4.Rüya: Hz. Aişe (M.S.605-678) anlatıyor: Rüyamda bir tepe üstünde olduğumu ve tepenin çevresinde ineklerin boğazlandığını gördüm” dedi. Mesruk:
-“Eğer rüyan doğru çıkarsa çevrende bir katliamın olacağına işaret eder” demiş ve öyle de olmuştur.[6]
Rüyanın tahlili: İneklerin boğazlanma rüyası, Uhud savaşı öncesinde Hz. Peygamber (SAV) tarafından da görülmüştür.[7] Bu tarz rüyalarda inek, belli bir konuyu (ganimet, mal, makam v.s.) duygusal bir saplantı konusu haline getiren kişi manasındadır. Boğa ise, belli bir konuyu (ganimet, mal, makam v.s.) düşünce boyutunda bir saplantı konusu haline getiren kişi manasındadır. Uhud savaşında, Okçular tepesine yerleştirilen sahabelerin, kumandanları Hz. Peygamber’in (SAV) defalarca uyarmasına, ne olursa olsun yerlerini terk etmemelerini emretmesine rağmen, bir anlık savaş bitti ve düşman kaçıyor manzarasına aldanmaları ve meşru olan ganimeti elde etme tutkusu ve saplantısıyla yerlerini terk etmeleri ve akabinde Halid b. Velid kumandasındaki düşman birliklerinin Uhud Dağı etrafından geçerek İslam ordusuna arkadan saldırması sonucunda kendilerinin şehit olmaları Hz. Peygamber’in (SAV) rüyasında sığırların boğazlanması olarak görünmüştür.
Rüyada dağ, siyasi boyutta, devlet ve devletin hiyerarşik yapısı demektir. Tepe ise, bu çerçevede devletleşme yolunda olan organize yapı, beylik, derebeylik anlamındadır. Hz. Aişe, Cemel Savaşı’da Halife Hz. Ali ve iktidarına karşı savaşmış ve etrafında birçok kişi şehit olmuştur. Bu savaşa beraber katıldıkları Zübeyr b. Avvam, Talha b. Ubeydullah gibi… Kendisinin tepe üstünde olması gösterir ki, galip taraf kendileri olsaydı, bir iktidara geçiş söz konusu olabilecekti. Kendisinin öldürülmemesi, Cemel Savaşı’nda ona bir zarar gelmeyeceğini ifade eder. Etrafındaki ineklerin boğazlanması, Hz. Aişe ve taraftarlarının Hz. Osman’ın şehit edilmesi hadisesinde duygusal bir saplantı içine girdiklerini, adalet-i mahzaya dayanan Hz. Ali iktidarına karşı mutedil ve hakkaniyetli yönetimini ve kararlarını algılayamayacak bir duygusal kilitlenmeye maruz kaldıklarını ifade eder.
(Devam edecek)
[1] Ebu Hafs Seyyid İbrahim İmran Hocaefendi, trc. Halil İbrahim SUNAR, İki İslam Âliminden Geniş Rüya Tabirleri Ansiklopedisi, s.619.
[2] Ebu Hafs İbrahim Efendi rüyayı aktarırken bazı önemli detayları aktarmamıştır. Rüyanın tam metni şu şekildedir: Rüyâsında kendilerine bir kap tereyağı ikram ediliyor, bir horoz ise gagasıyla kabı devirip içindeki yağı döküyordu. Efendimiz rüyâsını anlatınca, Hz. Ebû Bekir,
-"Yâ Resûlallah! Sanırım bugünlerde Tâifliler hakkında umduğun şeye eremeyeceksin." dedi. Peygamber Efendimiz de aynı kanaatte idi.
-"Buna, ben de imkân görmüyorum." buyurdu. (Sîre, 4:127; Taberî, 3:133-134.)
[3] İbn-i Hişam: Siyreti’n-Nebeviyye, 4/110; İbn-i Kesir: el-Bidâye ve’n-Nihâye 4/350; Ebu Hafs Seyyid İbrahim İmran Hocaefendi, trc. Halil İbrahim SUNAR, İki İslam ÂlimindenGeniş Rüya Tabirleri Ansiklopedisi, s.794.
[4] Ebu Hafs Seyyid İbrahim İmran Hocaefendi, trc. Halil İbrahim SUNAR, İki İslam ÂlimindenGeniş Rüya Tabirleri Ansiklopedisi, s.469.
[5] Bkz. Ebu Hafs Seyyid İbrahim İmran Hocaefendi, trc. Halil İbrahim SUNAR, İki İslam ÂlimindenGeniş Rüya Tabirleri Ansiklopedisi, “Horoz ve Tavuk” maddeleri.
[6] Ebu Hafs Seyyid İbrahim İmran Hocaefendi, trc. Halil İbrahim SUNAR, İki İslam ÂlimindenGeniş Rüya Tabirleri Ansiklopedisi, s.493.
[7] Sîre, 3/66-67; Tabakât, 2/37-38.