Yanlış Anlaşılan Rüyalar ve Doğru Yorumları-4
Necati Şaşmaz İle İlgili Görülen Rüya ve Algılanış Tarzı[1]
Necati Şaşmaz: Belki de binyıllardır peygamberden bu yana insanlardaki gönül bağı ile ruhsal bir şey yapıldı. Bulut gibi dedim ya, ruh parçası... Ondan bir parça aktarılarak bugünlere geldi. Bu ermiş insanlar ya da tasavvuf ocakları Budistlerde var, Musevilerde de. Sufizm ya da mistisizm bütün dinlerde var. Bunlar bize getirdiler belki. Bütün dinlerdeki tarikat ehilleri o ruhu getirdiler. O yüzden seçilmiş olmuş oluyorum ki İrfan abi. Onu alabilecek olan birisiyim ben. Anlatabildim mi? O gelen ruhu da alabilecek, o bilgiyi verebilecek... Ben bana verilenle onu birleştirip bir formül çözülmesi gibi olmuş olacak. Babamla konuşmam lazım.
İrfan T: Konuşacağın tek doğru insan orada.
Şaşmaz: Böyle şeyleri hanıma anlattığım günün sabahı Mahir aradı. "Hayırdır gardaş?" "Enteresan bir rüya gördüm. Söylemek istedim" dedi. "Sen böyle yüksekte, çok yüksekte bir yerdesin, miraç gibi bir yerdesin. Ama bir sen oluyorsun, bir peygamber efendimiz oluyor" dedi.
Hazreti Muhammed'in yüzü oluyorum, bir ben oluyorum. Bir o oluyorum, bir o oluyorum. Ben olduğum zaman asker kıyafeti giymişim, havacı, asker kıyafeti, yüzbaşı. "Hayırdır?" dedim. "Ben hiç rüya görmem. Görsem de hatırlamam. Peygamber efendimizi gördüm ve sakalı makalı her şeyde sendin" dedi.
İrfan T: Herkes bir şey düşünüyor. Cesur olup söylemesine gerek var mı? Yok. Ben düşündüğüm şeyi mesela anama anlatmam. Zaten faydası da olmaz. Ama babaya sorman çok farklı bir şey.
Şaşmaz: Gerekirse (Hazreti) İsmail gibi teslim olurum. "Al bıçağı" derim. Ben buna inanıyorum. Ya "Sen deccalsin lan" de, kes boğazımı. Ya da de ki: "Bunun yolunu göster." Bunu yapacağım. Bu yola çıkım çünkü.
İrfan T: Bu yola itildin mi?
Şaşmaz: Gerçekten öyle, itildim. Ben maalesef seçildim.
İrfan T: Psikolojik bir şey varsa ne olacak? Öyle zannediyorsun ama öyle değilse ne olacak? Bir psikoloğa görün.
Şaşmaz: İcatlar yapıyorum. Bu icatlar dünya için önemli icatlar. Dünya için önemli icatlar değil mi?[2]
***
Kurtlar Vadisi'nin başrol oyuncusu Necati Şaşmaz oyuncu, senarist, film yapımcısıdır. Babası Harput’ta bulunan Kadirî dergâhı şeyhi Abdülkadir Şaşmaz’dır. Kadirî tarikatında, tarikat şeyhine manevi baba manasında “baba” denildiği ve aynı zamanda öz babası olduğu için Necati Bey konuşmada kendisinden “baba” olarak bahsediyor. Necati Şaşmaz ile ilgili Mahir isimli dostunun gördüğü bu rüyanın Onun anladığı tarzda olamadığına dair çok yönlü deliller bulunmaktadır.
Tasavvufî yönden bakılırsa: Ehl-i tasavvufun ittifak ettiği üzere maneviyat mertebelerinden en üstünü “Mehdiyet”tir. Kutbiyet, Gavsiyet, Üveysilik, Hızıriyet gibi makamlar, hakikati ve Allah’ı arama esnasında kişinin elde ettiği mertebeler olup tasavvufî tabirle “kurbiyet” mertebeleridir. Bunlar, kulun farklı yönlerden Allah’a yakınlık kazanmasını ifade ederler. Mesela Hızıriyet’te marifet, Kutbiyet’te aşk yönü gelişir. Hakikati bulma ve bilme, hakikatin ve Kur’anın sırlarına vakıf olma ise kişiyi “Ferdiyet” makamına erdirir. Ki bu makam zikirle değil, derin ve sistematik tefekkür ile, enâniyetten (benlikten ve ben bilirim iddiasından) tecerrüd edip Kur’ana aklını teslim etme, vahyin gözüyle insana ve kâinata nazar etme neticesinde elde edilecek bir makam olup “Sıddıkiyet makamı” olarak da ifade edilir. Bu makam, “akrebiyet” denilen Allah’ın kuluna yakınlığı meselesinin ilim hakikati ve “huzur” gibi ilim sırları içinde inkişafına dayanır.
En yüksek manevi makam olan “Mehdiyet” ise vahyin ışığı altında, âfâkî manada kâinatın yaratılış hikmetlerini elde etme, Allah-kâinat-insan bağlantılarını çözme, İlâhî sır ve nurlara vâkıf olma… Enfüsî cephede kuvve-i akliye, kuvve-i gadabiye ve kuvve-i şeheviyesini itidale getirip hikmet-cesaret-iffeti elde ederek “ahlak-ı hasene” ye ulaşma… Düşünce-duygu-fizik yaşantı noktasında daima “sırat-ı müstakim” üzere olma… Her konuda hakkı hak olarak görüp ona tabi olma, bâtıl bâtıl olarak görüp ondan uzak durma metoduyla manevi açıdan rızıklanma… Kendisi hidayete erdiği gibi başkalarını da hakka ve hidayete eriştirecek şekilde sistematik çalışma içeriği olan bir makamdır. Ferdiyet ehli, sosyal hayattan ve maddi hazlardan tecerrüd etmekle gelişir ve bu şekil bir hayatı yaşarlar. İbn-i Arabi gibi… Bundan dolayı ferdiyete mazhar olan kişiler maneviyat ehlince “yalnızlar” olarak bilinirler.
Mehdiyet ehli ise, makamın gereği olarak sosyal olmak, sebepler dünyası içinde hakkı müşahede etmek, hikmet ve ilim ile hakkı beyan etmek, şefkat ile hidayete muhtaç olanlara ulaşmak, halkın eza ve cefasına sabır ve tahammülle katlanmak, zulüm karanlıklarını sosyal hayattan ve manevi zulümatı ise duygu ve düşüncelerden izale etmek şeklinde bir hayat yaşarlar. Bu çerçevede Necati Şaşmaz’ın tasavvufî manada “mehdiyet makamı” na erişmiş olması imkânsızdır. Çünkü Abdülkadir-i Geylani Hz.leri 25 yıllık inzivası ve şiddetli nefis terbiyesi neticesinde Kutbiyet, Gavsiyet, Ferdiyet ve Mehdiyet makamlarına ulaşmıştır. Bu cihad-ı ekber olmadan o makamlarda yol almak maneviyat kanunları açısından mümkün değildir. Necati Şaşmaz’ın ise 25 yıl değil 2,5 yıllık dahi bir inziva ve nefis mücadelesi yoktur.
Hakikat yönünden bakılırsa: Mehdî lafzı, Arapça dil bilgisi açısından, Allah’ın özel bir hidayete erdirdiği kişi demektir. Bu çerçevede bir kişi şahsî gayreti ile ehl-i hak olabilecek bir seviyeye gelse dahi Mehdî olamaz. Çünkü mehdiyet, Kur’an ve vahiyden elde edilen “özel bir hidayet şuuru” dur. Bu çerçevede ve Arap dili açısından bakılırsa mehdiyet, ehl-i hak olanlardan özel bir grubu ifade eder. “Has ehl-i hak” demektir. Ferdiyete mazhariyet ve ehl-i hakikat olmak için dahi dünyevi hazlardan tecerrüd etmek, inzivaya çekilmek, ciddî bir nefis tezkiyesi yapmak ve enaniyet terbiyesi yaşamak şart iken… Tasavvuf tarihinin bize gösterdiği üzere enaniyetini aşan tarikat şeyhleri dahi sınırlı sayıda iken… Tasavvufî açıdan henüz “mürid” konumunda bulunan Necati Şaşmaz’ın, heva ve hevesin hikmet ile hakka boyun eğdirilmesine dayanan, hakkın tecellileriyle hevânın itminanı esasıyla yürüyen mehdiyete erişmesi asla mümkün değildir. Mehdiyet makamı, Necati Şaşmaz açısından ufuk-ötesi bir seviyedir.
Rüya ilmi noktasından bakılırsa: Bu açıdan bakıldığında rüya içinde birçok delil görüyoruz. Öncelikle rüyada Necati Şaşmaz’ın havacı bir yüzbaşı olduğu görülüyor. Oysaki yüzbaşıdan üstte çok sayıda kıdemli mertebeler olduğu emir-komuta zincirine tabi olunduğu askerlik fenni noktasında nettir. Oysa mehdiyet, manevi mertebelerin en yükseğidir. Yani mehdiyet, Allah’ın askerlerinin “manevi genelkurmay başkanı” dır. Bu tespit Necati Bey’in algıladığı manayı çürüten birinci delildir.
Rüyaya baktığımızda detaylarını şöyle anlayabiliriz: Necati Bey’in yüksekte, çok yüksekte, miraç gibi bir yerde olması, yüksek yerde olan bir kişi yere yakın olan kişiden daha fazla kişi tarafından görülebilmesi gerçeğine göre Necati Bey’in sosyal hayat itibariyle yüksek ve herkesin görebileceği bir konumda olması manasına geldiği gibi manevi açıdan yükseldiği veya yükseltildiği ve Cennet’e doğru ilerletildiği anlamına da gelir. Eğer yüksek yer havadaysa, rüya âlemindeki gökyüzü, Nebe suresinin bildirdiği üzere,[3] Cennet’in kapılarının olduğu yerdir. Bu çerçevede Necati Bey, Cennet’e yakınlaşmaktadır, diye anlayabiliriz.
Fakat mehdiyet, dünya hayatı içinde manevi bir Cenneti, ebedî mutluluğu ve sürekli bir müşahede-i İlâhî makamını taşımak olduğundan Necati Bey’in aleyhine diğer bir delil olur. Kur’anın sık sık vurguladığı üzere hidayet, hakkı görmek, hakkın tecellilerini müşahede etmek, kişiler ve sebeplerde boğulmayacak bir nazar, basiret ve şuhud seviyesini elde etmektir.[4]
Necati Bey’in bir kendisi olması, bir Peygamber Efendimiz (SAV) olması, Allah rızası için konuştuğu, çevresindeki insanlara hakikati ifade etmeye çalıştığı durumlarda büründüğü ruh halini ifade eder. O esnada ihlas ve samimiyetine göre, Hz. Peygamber’e ayna halini aldığını rüya bildiriyor. Fakat bu haller geçici olduğu için kendi hakiki suretine de dönmektedir. Rüyanın bildirdiği bu mazhariyet, Necati Bey’in eğer neslen de seyyid veya şerif olma yönü varsa, onun da bir getirisidir, diyebiliriz. Kişi ecdadının genetiğini taşıdığından zaman zaman ecdadına irsiyet kalan yönler kendisinde görünür. Abdülkadir-i Geylani seyyid ve şeriftir. Eğer Onun neslinden geliyorlarsa Necati Şaşmaz da seyyid ve şerif olmuş olur.
Necati Bey’in, Hazreti Muhammed'in yüzü olması, bir kendisi olması; bir O olması, sonra tekrar kendisi olmasını şöyle anlayabiliriz: Rüyada yüz, kişinin zâtı ve özü; alın ise, hadisin bildirdiği üzere kişinin ruhu demektir.[5] İnsanın ruhu, kişiliği ve hakikati alnında ve yüzünde görünür. Hz. Muhammed’in yüzünün onun yüzünde görünmesi, Hz. Peygamber’in ondan razı olduğu ve ümmetinin de kendisinden razı olacağı güzel işler yaptığı veya yapabileceği anlamına gelir. Yani Hz. Peygamber’in ruhu, Onda yansıyacak demektir. Hz. Peygamber’in ruhu ve sırrı ise, ilim hakikati içinde haddini ve hiçliğini bilip Allah’ın mükemmelliğini ve kusursuzluğunu idrak ederek Ona hamd etmektir. Rüyaya göre Necati Şaşmaz, zaman zaman bu hamdi kendinde gösterebilmektedir.
Necati Bey’in kendisi olduğu zaman asker kıyafeti giymesi, Onun iman ehli olduğunu ifade eder. Her mümin insan, Allah’ın bir askeridir. Namazı, tâlimidir; takvası cihadıdır. Necati Bey’in havacı asker kıyafeti ve yüzbaşı kıyafeti giymesi gösterir ki ihlas ve samimiyette ilerleyebilecek, ferdiyete mazhar olabilecek bir yoldadır. Fakat rüyanın gösterdiği üzere yalnızca “yüzbaşı” dır. Genelkurmay başkanı değildir.
Arkadaşı Mahir’in "Ben hiç rüya görmem. Görsem de hatırlamam. Peygamber Efendimizi gördüm ve sakalı makalı her şeyde sendin” demesi gösterir ki rüya sâdık bir rüyadır. Çünkü Hz. Peygamber’in görüldüğü rüyalar hadiste net olarak bildirildiği üzere sadık rüyalardır.[6]
Ayrıca rüya tekniği açısından nadiren rüya gören insanların gördüğü bu tarz rüyalar, çok sadıktır; ruhani bir haber veya gelişimin ihbarcısıdır.
Özetle şunu söyleyebiliriz: Necati Şaşmaz, manevi gelişim gösterirse döneminin mehdisinin ordusunda bir yüzbaşı olabilir. Böyle bir makamı elde edebilir. Fakat tasavvufî tabirle şu an “hal” yaşamaktadır. Manevi haller geçicidir. Manevi ilimlerde bildirildiği üzere insandaki manevi hal sabitlenince, “makam”a dönüşür. Eğer rüyada Necati Bey sürekli Hz. Peygamber’in göründüğü bir yüz olsaydı, bu durumda makam sahibi olmuş ve varis-i nebi mertebesini taşımış olurdu. Fakat şu an vârislik boyutu yoktur. Fakat kişisel boyutu ile, çevresi üzerinde etki ve komut sahibi bir yüzbaşı konumundadır.
En temel boyut şudur: Hadislerde vurgulandığı üzere Ahir Zaman’da gelecek Mehdinin Deccal veya Süfyan isimli münafık ve dehşetli bir düşmanı olacaktır. Fakat Necati Şaşmaz’ın böyle organize ve kollektif bir düşmanı yoktur. Bu durum ise, rüyanın kendisince yanlış anlaşıldığının net delilidir.
[1] Rüyayı gören kişi, Necati Şaşmaz’ın Mâhir Bey isimli yakın bir arkadaşı ve dostudur.
[2] https://www.gazeteduvar.com.tr/necati-sasmazin-ses-kaydi-ben-secilmis-kisiyim-haber-1533956.
[3] Nebe suresi, 19.
[4] Kur’an bu çerçevede hidayet hakikatini, manevi körlüğün zıddı olarak gösterir. Demek ki hidayet bir manevi görüş, müşahede, basiret, feraset ve rü’yettir. Mesela Neml suresi, 81; Zuhruf suresi, 40; Fussilet suresi, 17 gibi…
[5] Huzeyme bin Sabit bir kere rüyasında sanki Resûlüllah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) alnı üzerine secde ettiğini görür, bunu Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e anlatır. Bunun üzerine Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Ruh ruha kavuşur.” buyurmak sûretiyle mübarek başını eğerek ona rüyada gördüğü gibi yapmasını emreder. Huzeyme de arka tarafından Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in alnı üzerine secde yapar. (İbn Ebî Şeybe, Musannef, İman: 18, 7/243; Ahmed İbn Hanbel, Musned, no: 21923, 21937, 21943, 21944, 8/201; Nesâî, es-Sunenu’l-Kubrâ, Tabir: 5, no: 7631, 4/384)
[6] Hz. Peygamber (ASM) şöyle der: “Beni rüyasında gören gerçekten görmüş demektir, çünkü şeytan benim sûretime giremez.” (Buhari, “İlim”, 38, “Ta’bir”, 10, “Edeb” 109; Müslim “Ru’ya” 10,11; Tirmizî “Ru’ya” 4, 8.)