27 Mayıs kirletilmiş bir günde Isparta’ya Erdoğan geldi. Zamanın sayfaları kaderin rüzgarı ile kirletilmiş. Büyük bir insan, bir devri değiştirmiş bir büyük başbakan Adnan Menderes iki askerin kolları arasında götürülüyor, tarihin yüz karası bir durum ve duruş.
Erdoğan, büyük bir sevgi seli ile karşılandı, meydan hınca hınç doluydu. Bütün o kara günler geçti, şimdi yine bir devir adamı olacak liyakatta Erdoğan Isparta’ya geldi. Başbakan Yıldırım konuştu önce, güzellikler, güzel icraatlar anlattı, geleceği aydınlattı, nice güzel günlere temennisiyle konuştu.
Sayın Erdoğan yaptıklarını anlattı, yapacaklarını anlattı, halktan kendisine teveccüh istedi, kapı kapı dolaşın dedi onlardan söz aldı. Türkiye bir dönüm noktasında, Erdoğan’ı yıkmak için batı ayaklanmış, tıpkı ikinci meşrutiyet dönemi İstanbul’unda Sultan Hamid Han’ı indirmek için çalışan şer şebekeleri gibi. Nice iyi insan da daha mükemmel gibi bir fasit kıyasın bakışı ile onu yıkmak istiyor, halbuki daha mükemmel gökyüzüne tırmanan bir merdiven gibidir daha ilerisi semavat.
“Muhali taleb etmek kendine fenalık etmektir” diyor Bediüzzaman. Bizim siyasi tarihimiz muhali talep eden küçük partilerin ittihadın dışında kalmaları ve şerre alet olmaları ile geçti. Pirince giderken, bulgurdan olmak gibi bir şey. Bizim gibi toplumların ideolojik partisi olmaz, meclisin kıyısında köşesinde kalırsın, birkaç adam yemeğe git gel, başkası yok.
Ak Parti’nin siyaset felsefesi yok. Birliğin, ittihadın, istikrarın, tevhidin felsefesini Bediüzzaman yapmış. Ak Partililerin de ondan haberi yok. Yazarlara bakıyorum, Bediüzzaman’ın istikrar felsefesi olan siyaset felsefesi yok. Bediüzzaman İslam dünyasının ittihad felsefesi feylesofu ama bizimkilerin ondan haberi yok. Bediüzzaman daha mükemmeli arayan kafaya “ben öyle adamlara anarşist nazarıyla bakıyorum” diyor. Çünkü “onlar mümkün hükümetin hangi suretini görse meyli tahrib ile onu yıkmaya çalışır.” Bugünkü birtakım dindar çevrelerin tutumu gibi. Sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanı kardeşler! Bediüzzaman’ın toplumu ve siyaseti tevhid eden istikrar felsefesi fikirlerinden birer cümle söyleseniz kazanırsınız.
Halka sordum. Bir teyze ayağını zor sürüklüyor, elinde bayrak ve Ak Parti bayrağı. “Teyze bu halinle nasıl geldin” dedim. “Oğul ben bu adama hayranım, cenazenin başında Yasin okuyor, oğul daha ne olsun, Allah bizi nereye getirdi, ben ezanın yasak olduğu günleri hatırlıyorum.”
Bir kadın başı Ak Parti flamasıyla bağlı. Çocuğu ağlıyor, onu susturmak istiyor o yine ağlıyor. Bizim hanım “o ne anlasın bacı” diyor. O da “biz davamız diye geldik, Tayyib davası, Türkiye davası, düşmanlara karşı dik durma davası, çocuk ne bilsin dava nedir.” Hanım çocuğa bir lira veriyor, bir gülüş ve tebüssüm eski halinden haber yok. “Veli misin be kadın” dedim.
Erdoğan’ı sevenler ideoloji bulaşmamış Osmanlıyı, Cumhuriyeti ayakta tutan orta sınıf, anneler, bacılar, Muhammediler. Nereye ideolojik bakış açısı bulaşmış ise bir gurur bir gurur, sanki ne olmuş. Sadece beğenmemek bir taşı taşın üstüne koyamayan nice gariban mütemerrid Erdoğan’ı eleştirir. Bizim okullarımız birlik ruhu aşılamıyor, ittihad felsefesi yok, varsa neşe, zevk, tantana ilim de bir sönük cila.
Sakallı bir amca bağırıyor, “Erdoğaaaan!” “Amca amma heyecanlısın” dedim. “Oğul sorma ben Menderes’i gördüm, Demirel’i gördüm, Özal‘ı gördüm onlar da büyüktü ama İslamı bu kadar riyasız yaşayan ve din için, devlet için, milletin birliği için kendini parçalayan bir adam görmedim. Evimizi hainlerden temizliyor, dışarıyı temizliyor, İslam dünyasının garibanlarını doyuruyor, daha ne olsun, yeni nesil kıyas yapamıyor bilmiyor çünkü” dedi.
Ak Partinin kültür felsefesi yok. Umardım ki Cumhurbaşkanı buralar “Abdülkadir Geylani’nin rüzgarları estiği yerler, İmamı Rabbanilerin fırtınası buralarda esti, Şahı Nakşibend ruhları nakışladı, Bediüzzaman bu toplumu mayaladı” desin. Çünkü mitinge gelenlerin hepsi bu ebedi, geleneksel mekteplerin talebeleri.
Güzel bir gün esti Isparta’da. Mazinin karanlıkları aka döndü, inşallah ülke kaosa gitmez, inşallah daha güzel günlere gideriz.