Bebeklik döneminin ardından ilk çocukluğa (2-6 yaş) geçişle beraber, çocuğun sosyalleşme ihtiyacı büyük ölçüde kendini gösterir. Bu ihtiyacın karşılanmasında aile dışı kişilerin ve özellikle de arkadaşların etkisi büyüktür. Arkadaş sayesinde çocuk, sosyal hayatta yapması gerekenleri prova etmiş, kendi algısı dâhilinde tecrübe kazanmış olur.
Oyun, önemli bir sosyalleşme sürecidir!
İletişim kurma becerilerinin gelişmesi, paylaşmayı öğrenmesi, başka insanların varlıklarını kabullenmesi, farklı etkinliklerin farklı kişilerle gerçekleştirilmesi gibi pek çok örnek çocuğun arkadaşlarıyla yaşamış olduğu sosyalleşme sürecini yansıtır. Elbette ki bu sürecin işlerliği 'oyun oynama' ile mümkündür. Oyuncak paylaşımı, oyun içersinde rol dağılımı, yaşanılan ortamı taklide yönelik dramatik sahnelerin oyun içerisinde tekrar edilmesi gibi.
'Arkadaş'la gelen sosyalleşme
Genel itibariyle 2-3 yaş civarındaki çocuklar, benmerkezci bir tutum içersindedirler. Dünya kendi etraflarında dönüyormuşçasına hareket ederler. Oyun esnasında sürekli kendi isteklerinin yapılmasını isterler ve karşı tarafı dikkate almazlar. Bu nedenle arkadaşlarıyla ilişkilerinde daha çok çatışma yaşadıkları görülür. Hoşlarına gitmeyen en ufak olayda çabucak arkadaş değiştirerek olumsuz sayılabilecek sosyal davranışlarda bulunurlar. İsteklerini erteleme konusunda yetersiz kalan bu yaş çocuğu sadece arkadaşlarıyla değil ailesiyle de bir süre çatışma yaşayabilir.
3 yaşın bitmesiyle birlikte çocuğun hal ve tavırlarında belirgin bir şekilde yumuşama görülür. Cinsiyet ayrımı yapmaksızın tüm arkadaşlarıyla daha uzun süreli ve kurallı oyunlar oynamaya başlarlar. Bu da sosyal davranışlar açısından olumlu bir gelişmenin göstergesidir.
5-6 yaş çocuklarının ise oyun esnasında paylaşıma daha açık oldukları söylenebilir. Çocuktaki benmerkezci anlayış azalır. Bu sebepledir ki arkadaş sayısında artış olur. Bu yaş çocukları genelde cinsiyet ayrımına dikkat ederek oyunu bölüşürler ve kurallı hale getirirler.
7 yaş itibariyle okul hayatı çocuğun yaşamında önemli bir alanı kaplamaktadır. Arkadaşlıklar da buna bağlı olarak kalıcı bir biçimde oluşturulmak istenir çocuklar tarafından. Arkadaşsız oyun kabul edilebilir olmaktan çıkar. Artık önemli olan bir grubun parçası olabilmektir.
Ergenliğin başlamasıyla beraber arkadaş kavramı nitelik olarak derinleşir, çocuk için bir üst boyuta taşınır. Artık arkadaş sadece oyun oynanılan, bir şeyler paylaşılan kişi/ler değil, bunun çok daha ötesinde anlamlar ifade eden bir vazgeçilmezdir.
Ergen için 'arkadaş' neden önemlidir?
Ergenlik, çocuğun kendisine ' Ben kimim? , Ben nasıl birisiyim? , Olaylar karşısında nasıl tepki vermeliyim? ' tarzında sorular yönelttiği bir dönemdir. Kısaca kimlik arayışı olarak tarif ettiğimiz bu duruma muhatap olan ergen, sürekli bir örnek alma ihtiyacı hisseder. Küçük yaşlarda bu örnek ebeveynden biri iken, bu ihtiyacın şiddetlendiği ergenlik döneminde arkadaş veya kendince seçilen kahramanlardır. Henüz kimlik arayışı tamamlanmamış olan ergen, kendisini arkadaşı üzerinden veya arkadaş grubu üzerinden tanımlar. Bu nedenle onlarla büyük ölçüde özdeşim kurmak ister. Grup tarafından dışlanmak, benimsenmemek ergen için ciddi bir problemdir. Kendini kabullendirmek, varlığını hissettirmek adına ortak saç, giyim, hareket şekline riayet eder. Bu da grup içi yazısız kuralların varlığını güçlendirir ki, artık anne-babanın koyduğu kurallar çocuk için arka planda kalmaya başlar. Ergenler, yönlendirilmeye muhtaç oldukları bir dönem geçirmelerine rağmen, yaşadıkları karmaşa nedeniyle büyüklerden gelen önerileri gereğince ciddiye almazlar. Arzuladıkları daha çok karşılıklı her konuda rahatça konuşabildikleri kişilerdir ki bu da genellikle samimiyet kurulmuş ve ilerletilmiş arkadaşlardır.
Arkadaş seçimine müdahale
Anne-Babalar evlatlarıyla ilgili birçok konuda endişe duyarlar. Arkadaş seçimi, kişinin üzerinde olumlu veya olumsuz büyük ölçüde tesir etmesi hasebiyle en sık endişe duyulan konulardan biridir. Bu nedenle ebeveynler çocuklarının kimlerle arkadaşlık yaptıklarını bilmek isterler. Fakat aşırı koruyucu davranma ileriki dönemlerde daha fazla sıkıntının oluşmasına zemin hazırlar.
Çocuğun yaşının küçük olduğu dönemlerde arkadaş seçimine müdahale daha kolay yapılabilmekte iken çocuğun büyümesiyle, özellikle de ergenliğe girmesiyle birlikte bu durum güçleşir. İlkokul çağlarında arkadaş seçiminde yapılan yönlendirmeler, ergenlikte pek de geçerli olmaz. Ergen, kendi varlığını kabul eden iyi veya kötü arkadaşı her şeye rağmen vazgeçilmez olarak görür.
Ergenin doğru arkadaş seçebilmesi için...
Özellikle ilkokul döneminde çocuk ve ebeveyn arasında çok kuvvetli bir iletişim kurulmalıdır. Arkadaş gibi olmadan fakat samimi bir şekilde gelişen iletişim, çocuğa sıcaklığın sadece dışarıda olmadığını öğretecektir.
Anne-babasıyla diyalogu iyi olan bir çocuk, ergen olduğu zaman arkadaşları hakkında birçok şeyi zaten açık edecektir. Böylece çocuğun arkadaşları hakkında ayrıntılı bilgiler edinen ebeveyn ne yapması gerektiği konusunda daha rahat olacaktır.
Çocuklara özellikle de ergenlere karşı arkadaşlarını kötülemek yapılabilecek en büyük hatalardandır. Bu tür tavırlar, sadece çocuğun arkadaşına daha sıkı bağlanmasına yarar. Eğer çocuğumuzun arkadaşıyla veya arkadaş grubuyla ilgili tereddütlerimiz varsa, aile içinde gerçekleşen bir sohbet esnasında bunları dile getirmek en doğru olandır.
Anne-baba küçük yaşlarda çocuğa iyi örnek olabilmişse, arkadaş seçimi noktasında da çocuk dikkatli davranacaktır. Özellikle ergenliğe girişle birlikte çevresinden seçmiş olacağı modeller sağlam karakterli kişiler olacaktır.
Çocuğu yapmış olduğu iyi seçimlerden ötürü sık sık takdir etmek, yüreklendirmek yanlış arkadaş seçim riskini en aza indirecektir.
Milli Gazete