Şubat 2017‘de yazmış olduğum “Mağdurlarımızın Hazîn Bekleyişleri…“ adlı yazımızın üzerinden bir yıl geçmek üzere… Asılsız ve yalan ihbârlarla haklarında soruşturma açılan, soruşturma sürecinde de hâin örgütlenme kadrosu (FETÖ) ile ilgili hiçbir bağı bulunamayan ve herhangi birşekilde ilişkilerinin veya irtibâtlarının olduğuna dâir geçerli ve mûteber bir delîl de bulunamayan mâsûm mağdurların, halen neticelenemeyen bir sürecin içinde mânen hapsedilmiş olarak bekletildiklerini görmekteyiz..
O zamandan bu zamana OHAL süreci içinde asılsız ihbârlarla mağdur edilen ve bu kervana eklenen yeni yeni masûm insanlar ve Nûr Talebeleri de az değil. Elbette adliye makâmlarının gelen ihbârlar karşısında işin hakîkatini ve doğruluğunu anlayabilmek için bir inceleme ve soruşturma başlatmasını tabiî buluyoruz. Fakat bu işlemlerin bu derece uzun sürmesi ve bilhassa haklarında yapılan araştırmalar neticesinde herhangi bir delîl de tesbît edilememiş bu mâsûmların bu mânevî hapis içinde bekletilmelerini anlamakta zorlanıyoruz ve bunun İslâmiyet’e hizmet eden şimdiki hükûmet aleyhinde zarara dönüştüğünü görüyoruz.
Unutulmaması gereken ise; bu süreç esnâsında mağdurların yalnızca maddî değil, mânevî şahsiyetleri, hisleri ve güvenleri de hırpalanmakta, aileleri, akrabaları, arkadaşları ve dostları derken bütün bu zümrenin hissiyatlarının menfî yönde te’sir almalarına ve tahrîklerine sebeb olduğudur. Haklarında bir delîl tesbît edilemediği halde mahkeme süreci uzatılan ve ‘bekletilen’ bu mağdurların öfkelerinin, kendilerini bu duruma düşürenleri aşarak, erkân-ı hükümete kadar ilişmeye başlamasıdır. Mağdur edilen zâhirde ‘bir’ iken, ailesi, çoluk-çocuğu, akrabaları ile bu sayı ziyâdeleşerek ülke genelinde ciddî bir yekûn oluşturmaya doğru gidiyor olmasıdır.
Bu süreç, ekseriyet-i mutlaka ile hükümetin icraatlarına İslâmiyet nazarı ile bakan ve taraftar olan hâlis ve muhlîs insanların, giderek hükümet aleyhine dönüşmelerine zemin hazırlayan bir süreç olup olmadığını da erkân-ı hükümetin iyice taharrî etmesi ve izlemesi gerektiğini düşünüyorum.
Hâsılı, elbette en öncelikli ve en mühim mes’ele; mağduriyetlerinin giderilmesidir.
“Şu vatanın her köşesinde hak ve hakîkat için çırpınan ve saf kalbleriyle necatları için Rabb-ı Rahîmlerine ilticâ eden pek çok masûmların semâvâtı delip geçen ve Arş-ür Rahman'a dayanan âhları”ndan (Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî) cidden çekinmek lâzımdır diyerek, maksadın hâsıl olduğu kanaatiyle kısa kesiyorum.
Selâmet ve hayır her dâim üzerimize olsun.