Risale Haber-Haber Merkezi
Star Gazetesi yazarı Mustafa Akyol, Ermeni tehciri ile ilgili "ahlaki otorite" dediği Bediüzzaman'ın görüşlerini okuyucularına aktardı.
1915'teki Ermeni olaylarıyla ilgili tartışmalara değinen Akyol, bütün bir halkın yekpare olarak cezalandırılmasının doğru olmadığını söyledi. Ermeni çetelerinin padişaha suikast düzenlediğini, isyan çıktığını ve Ermeni milislerin, Osmanlı’yla savaşan Ruslar’a destek verdiğini hatırlatan Akyol, "Yani ortada bir “Ermeni çeteleri sorunu” olduğu kesin. Peki ama ne yapıyor İttihat ve Terakki hükümeti? Sadece bu çetelerin mi üzerine gidiyor? Sadece isyan ve karışıklık çıkan bölgelere mi yükleniyor? Hayır. Anadolu’daki tüm Ermeniler’i Suriye çölüne “tehcir” ediyor. Talat Paşa’nın kendi kayıtlarına göre yaklaşık bir milyon insan sürülüyor. Çoğu yolda açlıktan, susuzluk ve hastalıktan ölüyor" dedi.
Ermeni tartışmasında Said Nursi kriteri var
Konuyla ilgili "Bediüzzaman kriterleri"nin olduğunu aktaran Akyol, yazısını şöyle sürdürdü:
"Şimdi bir düşünelim: Sürülen ve çoğu yolda ölen bu bir milyon insanın herhalde yarısı kadındır. Kalan yarının yüzbinlercesi de çocuk ve yaşlı olsa gerekir. Zaten tehcir sırasında çekilen fotoğraflara bakınca görüyorsunuz; yaşlı nineler, el kadar çocuklar, hatta kundakta bebekler var, yüzlerce kilometrelik zorlu yolda kıvranarak can veren. Şimdi elimizi vicdanımıza koyup bir soralım kendimize: Bu korkunç olaylar için, hiç içimiz sızlamadan, “yapılan doğruydu, iyi oldu, hak etmişlerdi” diyebiliyor muyuz?" şeklinde yazdı.
"Türkiye’de bu soruyu kurcalayanların genelde “kendi milletine yabancılaşmış aydınlar” ve “boğaza karşı viski içen liberaller” olduğu söylenir. Benim başvurmak istediğim ahlaki otorite ise daha farklı biri: Bediüzzaman Said Nursi.
"Bediüzzaman’ın ünlü örneğidir: “Eğer bir gemide dokuz mâsum ile bir câni olsa” der, “o gemiyi batırmak zulümdür.” Daha da ileri giderek ekler: “Hatta birtek mâsum, dokuz câni olsa, yine o gemi hiçbir kanun-u adaletle batırılmaz.”
İttihatçıların 1915’te yaptığı ise aralarındaki bazı “câni”ler sebebiyle tüm bir Ermeni halkını topluca cezalandırmaktır. (Bugün İsrail’in “ordan bize füze atıyorlar” diye tüm Gazze’yi topluca cezalandırması, çocukların üstüne bomba yağdırmayı meşru görmesi gibi.)
Bunun hukuken “soykırım” olarak nitelenmesine karşı çıkmaya elbette hakkımız var. Savaşın zorlu şartlarını, “biz yapmasak onlar yapacak” korkusunu, Ermeni çetelerinin 1915 sonrasında Müslümanlara karşı “intikam” amacıyla gerçekleştirdikleri korkunç katliamları da dünyaya anlatmalıyız.
Ama kalkıp da “tehcir pek isabet oldu, hak etmişlerdi zaten” demeye asla hakkımız yok.
Eğer biraz olsun vicdanımız ve “kanun-u adalet” duygumuz var ise...