“Kendisine yapılan şükre, çok ecirle mukabele eden.”
“Cüz’î ibadetlere karşı küllî mükâfatlar, yüksek dereceler ve çok sevaplar veren.”
“Eğer Allah’a güzel bir borç verecek olursanız, onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar. Allah Şekûr’dur, Halîm’dir.” (Teğâbün Sûresi, 64/17)
Bir âyet-i kerîme:
“And olsun ki, şükrederseniz elbette size daha fazla veririm. Ve eğer nankörlük ederseniz, haberiniz olsun ki azabım çok şiddetlidir.” (İbrahim Sûresi, 14/7)
Şükretmek Allah’ın sonsuz nimet ve ihsanlarının kıymetini bilmek demektir ve küfranın zıddıdır.
Cenâb-ı Hak, bu insanlık görevini yerine getiren mü’min kullarına kat kat mükâfat vereceğini bu âyet-i kerîmeyle müjde veriyor.
Nur Külliyatı'nda, “Fıtrat-ı beşeriyede cemâle karşı bir muhabbet ve kemâle karşı perestiş etmek ve ihsana karşı sevmek vardır.” buyrularak, şükretmenin insanın yaratılışında mevcut olduğu ders verilir.
Bu dünyada bir çekirdeğe karşılık bir ağaç ihsan eden Allah, dünyada yapılan ibadet ve şükürlere öyle mükâfatlar verecektir ki, Allah Resûlünün(a.s.m.) ifadesiyle, “Ne gözler görmüş, ne kulaklar işitmiş ne de insanın kalbine, hatırına gelmiştir.”
Şekûr isminin Cennetteki tecellisi işte böyle muhteşem, böyle harika ve böyle azim olacaktır.
Kula yakışan ve yaraşan, fırsatı çok iyi değerlendirip şu kısa dünya hayatını şükür ve ibadetle geçirmek, böylece ebedî saadete mazhar olmaktır.
Bu isimden nasiplenen bir kul, insanlardan gördüğü iyiliklere karşı da teşekkürle mukabele eder. Nankörlükten ve nimeti küçümsemekten sakınır.
Nitekim, Allah Resûlü(a.s.m.) “İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a şükretmez.” buyurmuşlardır. Sorularla İslamiyet