Halep'teki çocuğun gözünde gördüm o korkuyu.
Ölümden beter bir korkuydu.
Van depreminde Erciş'te enkazın altından çıkarılan "Yunus"un bakışı vardı Halepli çocuğun gözlerinde.
Çaresizliğin bakışıydı o...
Ya da Suriye gerçeği.
Son olarak İsrail, Gazze'de Filistinlilere karşı kullanmıştı, misket bombalarını.
Esed de kendi halkına karşı.
Suriye'deki Kürt varlığı bizim de kimyamızı bozdu.
Öcalan posterleri açan PYD'nin taşkınlıkları karşısında, Halep'te yaşanan katliam görmezden geliniyor.
Sanki, bölgeye, "Ceziret-ül Arap" dememiş, resmi kayıtlarına, "Kürdistan" olarak geçirmemiş bir imparatorluğun bakiyesi değiliz.
Kürt denilince, aklımıza ilk olarak bölünme geliyor.
İnanç derinliğimize ve tarihi sürekliliğe sahip, bakış açısı yerine, "Kürt fobisi" üzerine kurulu bir anlayış söz konusu.
Bu coğrafyada en fazla Kürt nüfus barındıran bir millet olarak, artık bir ayrım yapmak zorundayız.
Biz Kürt'ten mi rahatsız oluyoruz, yoksa Kürt sorununu kullanan PKK ya da PYD'den mi?
Biz Kürt'e mi düşmanız, yoksa Kürt'ü bizden ayırmak isteyen bölücü zihniyete mi?
Çünkü kullandığımız dil, incitici olmaya başladı.
Kürtler bizim sofrada kardeşimiz, safta namaz arkadaşımız, eşimiz, kocamız, karımız, çocuğumuz, komşumuz ve akrabamız.
Elbette ki bu ülkede 30 yıldır devam eden bir PKK terörü var.
Şehit cenazelerimiz gelmeye devam ediyor.
Doğru ama bu dil, çözümün dili değil.
Uluslararası oyunlara karşı, en büyük güvencemiz olan din kardeşliğimizi zedeler.
Türkiye'yi yönetenlerin böyle bir sorunu yok.
Davutoğlu'nun 6 Nisan 2011 tarihinde Beşar Esed'e ilettiği 3 istekten biri, "Kürtlere vatandaşlık hakkı"nın verilmesi.
Bu vesile ile Suriye konusunda, Ankara'nın reflekslerini yansıtmaya çalışacağım.
PYD, bölgeye 2003'ten bu yana yerleşmeye başlamış. Esed yönetimi ile yaptıkları anlaşma kapsamında yeni olarak 1000 PKK'lı Suriye'ye sokulmuş.
1-Peki Kamışlı yeni bir Kandil olur mu? Coğrafi şartları nedeniyle buna imkan verilmiyor. Kandil, Türkiye sınırından 110 kilometre içeride ve bir dağ silsilesinin ortasında. Kamışlı ise Şanlıurfa'nın hemen karşısında, düz ve verimli bahçelerin ortasında.
2-Kamışlı taktik anlamda yeni bir Kandil olur mu? İpler PKK'da ve 30 yıldır savaşı yöneten kadronun elinde.
İşte can alıcı nokta. Soru şu; bir sınır ötesi harekatla PYD'yi vurur muyuz? Eğer Suriye'den sızıp içeride bir eylem yaptıkları tespit edilirse, sıcak takipten kaçınılmaz ve bulundukları yer nereyse, orası vurulur. Bu yönde hazırlık var mı? İhtiyaç duyulduğunda kullanılmak üzere, bazı haritalar el altında hazır tutuluyor. Bir süredir PKK-PYD'yle ilgili analizler, haritalı olarak yapılıyor.
Peki Barzani'nin pozisyonu?
Silahlı Peşmerge birliklerinin Suriye sınırından içeriye girmesiyle birlikte Barzani konusunda, Ankara'da soru işaretleri artmaya başladı.
Temelinde, "Barzani bizi aldatıyor mu?" kuşkusu ve "Barzani'nin ayrı bir ajandası mı var" sorusu yatıyor. Daha da açayım. Barzani'nin bizimle paylaşmadığı ama ABD ile birlikte yürüttüğü ayrı bir oyun planı mı var?
Bu süreçte Barzani'yi kaybetmek, stratejik açıdan doğru bulunmuyor. Ama, "Barzani'nin gizli bir ajandası var. İmkanı olsa bugün gerçekleştirir. Irak ve Suriye Kürtlerini birleştirir. Bunun için çalışıyor" şeklindeki bir değerlendirmeyi, 10 gün önce Ankara'da, kimseden duyamazdınız.
Son bir not Tlas'la ilgili.
Tlas görücüye çıktı.
Ankara, geçiş sürecinde Tlas'ı çalışılabilir bulmuş.
"Ordu üzerinde kısmen etkinliği olan bir isim. Kapasite olarak mevcutlardan daha geride değil. Suriye'de, Mısır türü bir geçiş yönetimi olabilir. Mısır'da Mübarek gitti ama asker, geçici hükümet, işbirliği içinde geçiş sürecini hazırladılar. Tlas, ordunun başında ya da üstünde olabilir. Altında hükümet ve asker olur. Böylece Suriye'de geçiş sürecini hazırlarlar."
Neden böyle?
Çünkü, "Suriye'de devletin yıkılmaması lazım. Devletin yıkılması durumunda ne olduğunu gördük. Rejimin ayıklanması, devletin ayakta olması lazım."
Peki Esed'in ömrü?
Bu konuda uluslararası dengeleri dikkate alan ihtiyatlı bir hava hakim. 2012 sonuna doğru ordudaki çözülme hızlanır, 2013'ün başı Esed'in gidişi olur deniliyor.
18 Temmuz'da Şam'da meydana gelen patlamadan sonra, Esed'in gidiş süreci hızlandı. Halep katliamı gidiş takvimini öne çeken bir etki yaptı.
Öyle ki, Lavrov bile, "Biz Esed'in dostu değiliz" deme noktasına geldi.
Merak etme Lavrov, bizde Kemal Bey var.
Siz terk etseniz bile, o terk etmez Esed'i.
Çocuklara karşı misket bombaları kullanan Esed'i değil, Erdoğan'ı suçlar...
Yeni Şafak