Ankara’nın Dikmen semtinde oturuyorum. Dikmen; dereler, tepeler, hatta derin vadiler üzerine kurulmuş bir semttir. Düz denecek tek bir yolu yoktur dense mübalağa olmaz.
O nedenle en yakın yere dahi araba ile gidiyoruz. Araba yoksa diğer vasıtaları kullanıyoruz, ne bulursak, dolmuş en iyisi, keseye de uygun…
Eve yakın bir camimiz var, 300 m. uzaklıkta. Ama yol yokuş olduğundan yürüyerek gidince 500-600 m yürümüş gibi oluyoruz.
Fırsat buldukça vakit namazlarında bu camiye gidiyor cemaate iştirak ederek cemaatle namaz kılmaya ve cemaatin 27 sevabından istifade etmeye çalışıyorum. Allah hayırdan çıkarmasın…
Bazen sabah namazlarında da nefsimi ikna edebilirsem (bazen zor oluyor) gitmeye çalışıyorum. Aslında fecr-i sadığın aydınlığında sıcak yataktan kalkarak dışarı çıkmak ve o yokuşu tırmanmak harika oluyor. Ciğerlerim bayram ediyor. Bol oksijenli bir yürüyüş olması nedeniyle sağlık açısından da hayli faydalı oluyor.
Önceki gün camiden çıkarken bir arkadaşla tanıştık ismini sordum “Aslan” dedi. Önce biraz yadırgadım nedense bana garip geldi fazla konuşamadan ayrıldık. Sonra biraz düşününce aslanın Arapça karşılığının eset olduğunu hatırladım ve akrabalarımdan birinin isminin Eset olması ve Hz. Ali’nin de bir ünvanının Esedullah olduğunu hatırlamam durumu aydınlatmış oldu. Demek ki, toplumumuzda bu ismi koyanlar var.
Dün sabah namaza giderken bu arkadaşım evden çıkıyordu -tevafuk etti- tekrar karşılaştım yaklaşarak “Esselamualeyküm Esedullah abi” dedim. O da bozuntuya vermeden “Aleykümselam Nurettin abi” dedi. Laf aramızda ondan en az 20 yaş küçüğüm ama nedense yaşlı gösteriyor olacağım ki, bana abi diyor. Biraz da kibarlık var tabii… Neyse baktım söylediğimden bir şey anlamadı, yani bana manalı manalı bakınca anladım ki, Esedullah kelimesinin anlamını bilmiyor.
Dedim “eset ne demektir biliyor musun?” Tahmin ettiğim gibi “hayır” dedi. Ben de kendisine “eset, aslan demektir, esedullah ise Allah’ın aslanı anlamına geliyor, Hz. Ali’nin (ra) de bir ünvanıdır” deyince baktım hoşuna gitti, gülmeye başladı.
Aslan abinin görüntüsü, beyaz sakalıyla, duruşuyla, konuşmasıyla aslandan çok mübarek bir koyun gibi ama nedense insanlar aslan diye anılmayı, koyun diye anılmaya tercih ediyor. Aslan abi ile böylece samimiyetimiz ilerledi artık her karşılaşmamızda sohbete kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Cemaatin yaş ortalaması 65 desem mübalağa olmaz, ben 52’sini yeni devirmiş bir delikanlı (!) olarak biraz bu ortalamayı aşağı çekiyorum sanırım.
Gündüz vakit namazlarında tek tük de olsa gençlere rastlıyoruz, ama sabah ve yatsı namazlarında rastlamak mümkün değil. Ben onlara “kahraman, ihtiyar delikanlılar” diyerek iltifat ediyorum, “sizler olmasanız bu milletin sırtından farzı kifaye kalkmayacak Allah razı olsun” diyorum.
Şanslıyız, camimizin imamı hafız, o nedenle namazlardan sonra veya önce bol bol Kur’an okuyor. Sabahları namazdan önce en az yirmi dakika, yanık sesiyle Kur’an’ın hakikatlerini aleme ilan ediyor. O nedenle manevi bir atmosfer oluşuyor. Allah sesine güç versin…
Ben bir şeye çok hayıflanıyorum. İmam Kur’an okurken güzel güzel dinliyorum, manasını anlamasam da manevi bir haz duyuyorum. Ama isterdim ki, Üstad gibi manasını bilseydim ve huşu içinde dinlerken ayetlerde mündemiç olan yüksek hakikatleri de tefekkür edeydim.
Ama yok, bazı kelimelerin anlamını bilsem de diğer kelimelerin manalarını bilmeyince olmuyor. Ben de bu hale bir çare aradım, düşündüm, nihayet şöyle bir usul aklıma geldi: “En iyisi ben okunan ayetleri aklımda tutmaya çalışayım eve gidince mealden bakarım” dedim. Öyle yaptım/yapıyorum hayli faydalı oluyor.
Bugünkünü sizlerle de paylaşmak istedim. Bugünkü okunan ayetler meğer peygamber kıssalarının en güzeli Yusuf Suresi’nin ilk ayetleri imiş.
“Bismillahirrahmânirrahîm
1-Elif Lâm Râ. Bunlar, apaçık Kitabın âyetleridir.
2-Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik.
3-Sana bu Kur’an’ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Halbuki daha önce sen bunlardan habersiz idin” diye başlayan ayetler…
Sureyi bu vesileyle sonuna kadar okudum. Gerçekten harika bir hayat hikâyesi ve müthiş bir son…
Hakiki mutluluğun ipuçları var içinde ve mutlu sonla biten gerçek bir hikaye…
Üçüncü ayette ifade edildiği gibi Allah’ın da en çok sevdiği bir kıssa…
“Darısı başımıza” diyeceğim ama o tür bir hayatı yaşamak imkânsız gibi bir şey… Hele bizim gibi yaşını başını almış kimseler için çok daha imkânsız. Ama salihlerden olmak, mutlu sonu yaşamak mümkün… Allah bizi ve sizi salihlerden kılsın Amin…
Bu seferki yazımız da böyle oldu umarım beğenirsiniz.