Zeynep Haşlak'ın haberi:
Kayserili subay eşi Avukat Gülten Erol'un hayatına ilk darbe 1996'da vurulmuş. Eşi Mustafa Erol, çağrılıp hanımının başörtüsü konusunda uyarılmış.
Bir buçuk yıl süren baskılara dayanamayan Gülten Hanım, çocuklarıyla İstanbul'a yerleşmek zorunda kalmış. Ayrı yaşadığı eşinin rahat bırakılması için de göstermelik boşanma davası açmış. Ancak, ordudan ihracı engelleyememiş. Gülten Erol, o günleri yazmak için günlük tutmak istediğini ancak vazgeçtiğini belirtiyor. Sebebini ise şöyle anlatıyor: "Saklayacak yerim yoktu ki. Telefonlarımız dinleniyordu. 'Acaba kapıyı kırıp içeri girerler mi?' diye elbiselerimle uyuduğum çok olmuştur."
Avukat Gülten Erol, 28 Şubat sürecinin sıkıntılı günlerinde Kayseri'de yaşıyor. O da bir subay eşi ve onların da mutlu bir evliliği var. Ancak postmodern darbenin ayak seslerinin duyulduğu 1996 yılından itibaren hayatları olağanüstü bir hal alıyor. Baskılar dönemin Refah Partili Belediye Başkanı Şükrü Karatepe'nin "10 Kasım törenlerine içim kan ağlayarak katıldım." yönündeki sözlerinin ardından katlanıyor. Eşi Mustafa Erol, konuşmanın yayınlandığı gün çağrılıyor ve eşinin başörtüsü konusunda uyarılıyor. İkmal Komutanlığı'ndan üst düzey bir komutan, "Eşi kapalı olan bir yüzbaşı ile sen kalmıştın. O kabul etti açtırmayı. Şimdi sen kaldın. Daha başaramadım. Senin eşini de açtırabilirsem başarılı olacağım." diyor. Komutan eşlerinin bile durumdan vazife çıkardığı bir dönem. Seyfettin Seymen isimli bir üst düzey komutanın eşi de Mustafa Erol'u çağırarak "Baktım senin Ankara'da hiç dosyan görünmüyor. Nasıl olur? İnanamadım, hemen gidip sana dosya açtırdım!" müjdesini veriyor.
Ardından eve baskınlar başlıyor. Üst düzey komutan eşlerinin de aralarında bulunduğu bir grup, habersiz misafirliğe gelip evde incelemelerde bulunuyor. Bu 'baskın gibi misafirlik' sonrası bir daha kimse kapılarını çalmıyor. Erol, yaklaşık bir buçuk yıl süren yalnızlığa dayanamayıp çocuklarıyla birlikte İstanbul'a yerleşiyor. Eşinin üzerindeki baskıyı kaldırmak için de göstermelik boşanma davası açıyor. Erol, "Üzerimizde artan baskı sebebiyle tam 2,5 yıl ben çocuklarla İstanbul'da, eşim Kayseri'de ayrı yaşadık." diyor. Ancak Gülten Hanım, bütün bu tedbirlere rağmen eşinin ordudan atılmasına mani olamıyor.
Gülten Erol, yaşadıklarıyla ilgili günlük tutmak istediğini ancak bunu göze alamadığını söylüyor. Gerekçesi, o dönemdeki baskıyı fazlasıyla anlatmaya yetiyor: "Saklayacak yerim yoktu ki. Evimde hiç güvenli hissetmiyordum kendimi. Telefonlarımız dinleniyordu. Bazen asker araya bile giriyordu. 'Acaba kapıyı kırıp içeri girerler mi?' diye elbiselerimle uyuduğum çok olmuştur."
Zaman