Bugüne kadar, bu tür kampanyalarla, sloganlarla çok karşılaştık; eski koltuk takımınızı getirin, yenisini götürün, eski makinenizi getirin, yenisini götürün vs. imkânı ve ihtiyacı olanlar, bu tür kampanyaları kaçırmak istemediler, üstelik eskilerden de kurtulmuş oldular…
İnsanoğlu, her zaman, eskileri yenileme arzusu içindedir... Ve bu yenileme işine belli bir bütçe ayırır. Hayatımızda bu tür değişimler olur da, insan kendini değiştirme, yenileme arzusu taşıyamaz mı? Elbette taşır ve zaten o istek de var! İşte bizdeki ebed arzusu, böyle bir yenilenmenin varlığını da ispat ediyor... Şükürler olsun ki; yüce Allah’ın bize gönderdiği kitaplardan ve peygamberlerden, eskiyi götürüp, yeniyi alacağımız hakikatine iman etmişiz… Yenileneceğine inananlar, eskiyi ona göre kullanır.
Bulutlar eskiyor, yapraklar eskiyor, zaman eskiyor, hatta dayanıklı olan taşlar bile eskiyor, yıpranıyor… Vücut da eskiyor ve yenilenmesi gerekiyor. Dünyadaki yenilenme ancak hücrelerle oluyor ama yeni gelen hücreler vücut hangi şekli almış ise o şekle bürünüyor. Misal; yüz kırışmış ve saçlar dökülmüş ise yeni gelenler o ortama hemen uyum sağlıyor; dolayısı ile böyle bir yenilik, çok cüzi bir yenilik oluyor... Beden yaşlı ise yeni doğmuş hücre bile olsa araziye uyuyor; kırışıklığı gidereceğim, bükülmüş beli düzelteceğim diye bir iddiada bulunmuyor... Ama ölümden sonra gerçekleşecek ebedi bir hayatla eski bedeni teslim etmiş, yepyeni; ağrısı, sızısı vs. hiçbir olumsuz yanı olmayan bedene kavuşmuş olacağız; eskiyi usulüne göre teslim etmiş olursak!
Eskiyi getir, yeniyi götür! Hiç gündelik kıyafetle düğüne–bayrama ya da yüksek bir makama gidilir mi? Ölümle eskimiş bedeni toprağa teslim ederek, yeni bir bedenle ebedi hayata bismillah deme varken, ebedi âlemde eskiyi–dünyayı arar olmak büyük bir kayıp!
Dünyada ruhumuza giydirilen ve kararında olmayan beden libasını, iş elbisesini ebedi hayat düğününe, bayramına giyemezdik, çok kıymetli ve kusursuz bir kreasyondan muhteşem bir beden giyinmemiz lazımdı. Bu bile yeni bir libasın ispatı. Yoksa burada bizde mevcut olan kusursuz bir beden arzusu boşuna ruhumuza takılmazdı. Madem kusursuz bir hayat ve özellikle kusursuz bir vücut hasreti ruhumuza takılmış, elbette bizden bu eski beden alındıktan sonra yepyeni bir vücut; ruhumuzun, duygularımızın istidatlarına uygun bir elbise takılacaktır; o arzu, mükemmelliğin müjdecisidir.
Ölümle eski kıyafet toprağa verilirken, yeni bir libas giyene kadar, sağlam bir emanetçi olan Hz. Azrail’e ruh teslim edilir. Ruhu Yaradan çok güzel, ruhu teslim ettiğimiz emanetçi Azrail (as) güzel. Onlar güzel olur da bize verilecek ebedi kıyafet kusursuz ve güzel olmaz mı? İnsan seyahate çıkınca değerli malını güveneceği bir yere teslim eder. Biz de uzun bir seyahate çıkarken, ruhumuzu en güvenilir emanetçiye teslim edeceğiz.
Eskiyi getir, yeniyi götür… Eski bedeni secdeye getir, oruca getir, helal yiyip–içmeye getir ki hesap gününde yepyeni bir vücudu götüresin... Dünyanın sıkıntıları, dertleri, dört biryandan saldıran şeytan ve nefsin aldatmaları ila zikzaklar çizen insan; istikamete girmekle eskiyi getirir, yeniyi götürür. Zorlaştırılan hayatı ve yılların üst üste binmesiyle yorgun düşen ihtiyarlaşan, hastalıklarla zelzeleye tabi tutulmuş insan; kendini seccadeye at ki yenisi verilsin. Yıllar ve bizi sıkan hadiseler, alarm veriyor, elbise değişim zamanı geliyor ve değişim var…
Burada bazı şeyler değişmeden, eskiyi alıp gitsek, dünyadakinden daha acılı bir hayatla karşılaşma gibi bir tehlike olduğunu da unutmamalı… İmansızlara acımak lazım; hem burada eskiciler hem de ahirette... En rahat insanın bile mutlaka sıkıntıları oluyor, milyonlarca lira harcasa bile yaşlanıyor... Burada sıkıntılara katlanamayan beden, orada lime lime bir elbise ve dehşete kapılmış bir ruh… Cehenneme değil, cennet üniforması ile Allah’ın huzuruna çıkmalı!