Esma'nın yansıdığı gerçeklik zeminine masumiyet denir. Bu zemin saflaştırılmış ve temizlenmiş bir kalptir.
Masum bir yavrucak ve minik bir kedinin en büyük rahatlığı, temizliği, doğumuyla gelen kokusunu henüz kaybetmemiş olmaları... Ayrıca bir temizlenmeye ihtiyaç bırakılmamalarıdır.
Ancak, diğerleri için kapsamlı bir temizlik sözkonusu olmalıdır ki masumiyet ortaya çıkabilsin. Bu nedenle bir rahmet onlar için geçerlidir.
Esma en çok masumlar üzerinde güzelliğini farkettirir. İsmi Azam ve her ismin azamlık mertebesinde tecelli ettiği en güzel ayna (kalp) elbette Efendimiz'dir (asm).. başka, diğer peygamber efendilerimizdir(as). Onların en birinci özellikleri masumiyetleridir. Bunun için, erişilmez bir tamamlanmışlık Onlar üzerinden tecelli eder; her bir peygamber bizzat varlığı ile Esmanın en büyük tecellisi olur.
Masumiyeti kuracak yol taşları herşeyi Allah'ın bir ismi tecellisi görmektir. Yani, hayır ve şer Allah'tandır. Bu vesileyle, zulme karşı bir hüsna açılabilir.
***
Zulmün peşinden koşmak da bir yoldur, ve gireni zulme mecbur eder. Böylece ortaya adavet taşları çıkar ve biri diğerine hasım olur.
Hasım demek, aynı yola girmiş demektir. Adavet aynı yoldaki iki kişinin kaçınılmaz münasebeti için kullanacakları tek gereçleridir. İki kişi aynı yola girmişse ve birinin mutlaka yalnız yürümesi gerekiyorsa o zaman tek çıkar yol aynaların çarpıştırılmasıdır.
Eğer iki aynanın mülk cihetlerini (karanlık yüzleri) karşılıklı tutarsanız, birini yok etmeniz gerekir ki yol açılsın. Çarpışma kaçınılmazdır. Adavetle aynalar parçalanır, kalanlar için tekrar çarpışma kaçınılmaz olur. Yeniden kalanlar için yeni çarpışmalar... Her çarpışma muhatapları küçültür, sonunda toz olur giderler ve anlamsız bir hiçliğe mahkum olurlar.
Zulmün açtığı yola giren her biri için, aslında amaç bir kırılmayı başarabilmektir, yani yeni bir yol açabilmektir. Zulmün sona ermesi yeni bir yol açılmasına bağlanacaktır.
Zulüm, bu sebeple, yapan ve onun peşine düşüp kovalayan için de geçici bir sapma olarak görülür, kimse bitmeyecek bir zulme başlamak istemez.
Bu durumdaki insanı zulüm içinden çıkaracak yeni bir yol açmak ve neticeye ulaşmak için iki yol vardır. Birincisi, aynalardan birinin mülk cihetinden çevrilip tecelli yüzünü (parlak yüzü) göstermesidir. Bu durumda karşıdakinin mülk ciheti onun aynasında görünecektir. Bu durumda karşı taraf için kendini görme fırsatına kavuşacak ayna içinde kendine bir yol açabilecektir. Böylece karşıdakinin aynasından yansıyacağı kabuğunu, kışrını, kirini itiraf edebilecektir. (Attığı taşların kendini vurduğunu görecektir). Burada adavete karşı masumiyetle kendini kıyaslayabilecektir.
Her insanın bir yüzü masumdur, Esma her insanda tecelli edecek bir yetenektedir. Her insandan bir yol vardır. (Eğer kalbin melekut ciheti de bütün bütün kararmamışsa, kafir veya fâcir-i mütecahir konumuz dışındadır).
İkinci yol ki, ahsen olandır, iki aynanın karşılıklı melekut cihetlerini birbirlerine çevirmeleridir. Bu durumda hata, kabuk, kir 'hiç' görünecektir. Karşılıklı tutulan iki ayna birbirini çoğaltacak, her çokluk tekrar çoğalacak, iç içe sonsuz bir çokluğa ulaşacaktır.
Bu durumda, kin ve adavet itirafa bile gerek duymadan hiç olacaktır. Sonsuz çoklukta, ayna, tecellinin sonsuz boyutlarını ortaya çıkaracaktır.
İşte, İslamın ortaya koyduğu uhuvvet böyle birşeydir.
Kuran-ı Kerimde övülen kardeşlik budur.
Esmanın en yüksek tecellisi müminler arasında böylece sağlanabilir. Birbirine karşı masum olmak bu demektir.
Hayatın içine girmekle zulüm yoluna kaçınılmaz olarak giren müminlerin aynaları böylece tekrar parlayabilecektir.
Halis müminlerin, yeryüzünde cesedleri içinde yürürken melekleri kıskandıran melekûtiyetleri bu şekildeki tecellidendir.
Aynanın mülk cihetini çözen (insanlığın zaafları olan sırlarını indiren) tefani sırrı budur; herkesin elinde bir ayna olsa ve güneşe karşı tutulsa o tecelliden karşılıklı iki aynanın birbirine yönelerek sonsuz kere çoğalması ile bir cemaat şuuru ortaya çıkarak (fatiha sırrı) böylece Esmanın her bir aynadaki tecellisi olan Ehadiyeti ile karşılıklı aynalarda sonsuz kere çoğaltılmasıyla Vahdaniyeti, insanı bütün kainatın melekûtu yapmaya yetecek bir makamı vermesidir.
Mümin, tecelli cihetini temiz tuttuğu oranda, masumiyeti koruduğu miktarda bu makam kendisini bekliyor olacaktır.