Eşya demek, Esmanın yansıdığı demektir. Bir şey, Allah'ın isimlerini gösterdiğinde vardır, birşeydir.
Her bir şey bu yönüyle aynadır.
Aynaya bakan elbette aynayı görmez. Zira aynanın kendinde birşey bulunmaz. Karanlıktır.
Aynanın gösterdiğini, eğer bakabilirsen, görürsün. O gördüğün de aynadan gayrıdır.
Gördüğün Allahın isimleridir. Yani Esma, her an yeni bir tecelliyle aynada görünecektir. Bu kurguyu takip edersen eşyanın da gerçeğini görebilirsin. Sinema-i Rabbaniye işte budur.
Her bir şeyin var olduğunu görüyorsun, inkar edemiyorsun; demek ki her bir şey Esmanın sürekli değişen levhalarıdır ki varlığı gösterir. Eşya varlığı kazanmaz, gösterir; yani varlık, eşyanın kendinde değildir. Eşya Esma dolayısıyla varlık gösterir. Eşyanın kendi hikayesi bu gelip geçen tecellilerden oluşur.
Ayna olan eşyanın gözleminden, bir süre sonra tecellinin düzeninden ve mükemmel akıcılığından Esmaya mazhar hissedersen, o noktada tıkanır, tekrar yokluğa mahkum edersin.
Evet, yenilenmeyen yok olur. Yenilenmezsen sen de yok olursun. Durursan sen dahi bitersin.
Eşyanın tıkanması o yöndeki tecellinin durması ile olur. Eğer ayna artık göstermiyorsa kırılacaktır. Aynanın varlığı tecelliye bağlıdır. Bu bağlar (esbab) gökten yere inen nuranî iplerdir.
Eşya, Esmadan ayrı kalırsa düşer, yok olur. Bu yokluk dahi bir tecellidir. Düşmek bir kaçış değildir. Esmanın varlık tecellisinden yokluk tecellisine geçiştir. Kaçış yoktur. Eşyada Esmanın tecellisinde bir boşluk, bir delik bulmak mümkün değildir.
Mesela, eğer yaşıyorsak bu Hayy isminin tecellisidir. Ölümden sonra ebedi bir hayat bekliyorsak Baki ismi neticesidir. Acıktığımızda doyacaksak bu Rezzak ismi sebebiyledir. Cismimiz zayıfsa ve ihtiyaçları çoksa, gereği Rahman ism-i şerifidir. Hastaysak ve şifa gerekliyse Şafi ismi olduğundandır. Her şey ve iş kir bırakıyorsa Kuddüs ismi görüneceğindendir.
İnsan Esma vasıtasıyla kendi sınırını da görür, eşyanın sınırını da görür. Kendiyle beraber eşyanın mertebelerini de Esma ile talim eder. Esmanın kendinde tecellisi oranında varlık kazanması, görünür olmasıyla varlığın Esma ile ilişkisini kurar, eşyayı ve kendini oradan okur. Evet, kendini ve eşyayı beraberinde okumakla insan, gerçekten insan olur.
Esmanın zikri, başta aynaya bakmaktır. İşi, Esmanın tecellisine bağlamaktır.
Varlığın başı ve kaynağı Esmadır. Hiçliğin, yokluğun yerini alacak varlığı, eksiği, ihtiyacı giderecek, eşyayı tamamlayacak Esmanın yenilenen tecellisidir.
Bu nedenle, eşyanın ve işin varlığı, en başta, mesela Rahman ve Rahim ile birlikte bütün Esmanın içindeki Allah'tır. Esmanın, tabiri caizse, tahriki ile tecelli eşya veya iş üzerine düşer. Eşya veya işin olması Esma ile iletişimiyle mümkün olur. Eşya ve iş bunun neticesi ile görünür.
Her eşya ve iş oluşuyla bu zikri ifade etmiş olur. Hal tek başına bir Esma zikridir. Hal dili, çoğu zaman, söylemekten daha belirgin anlamları barındırır. Eşya ve iş, böylece Esmanın cismani bir görüntüsü olduğu açığa düşer.
Bu şekilde aynanın kendisi geçici ve sürekli yenilenme ihtiyacı ile, sürekli bozulma içinde yeniden tecelliyle birlikte (Kayyum ismini gösteren) varlığı ile kendini de gösterebilecektir.
Esma sayesinde aynanın kendisi de bir tanım bulabilecek, hiçlikten sıyrılabilecektir.
Her şeyin veya işin görünmesi bir rahatlama ve şükür belirtisidir. Her şeyin veya eşyanın sonu böylece şükürdür. Şükür, Esmanın bir tecellisinin tamam olması demektir. Varlığın söylencesidir. Aynada bakılanın bitamam görüldüğünü gösterir.
Aynada, aynanın kendiyle Esmanın tecellisi arasında kurulan kıyasın neticesi hamd ile dillendirilir. Aklın gereği bu şükürdür, yani şükür, aynı anda bilincin de göstergesidir. Her şeyde ve işte tecelli eden Esmanın kaynağına, yani aynada görünen anlamın varlığına çıkışın ilk basamağı da buradaki şükürdür. Yine, tabiri caizse, işin veya eşyanın kişiselleşmesi noktası burasıdır. Ya da bütün Esmanın toplandığı havz-ı ekber burasıdır. Eşyanın döküldüğü anlam denizi burasıdır. Diğer deyişle, Marifetullah buradan yükselir. Ya da sunulur.
İşte, eşyanın ayna olması ile, insanın ayna olması bu ikisi arasında kesişir. Akıl denilen parçalı süreç, Esma zikri ile hakiki varlığa çıkışın sözü olan şükür arasında gerçekleşir.
Aklın gereği hikmetin varlığıdır. Bu aradaki hikmet ile karşılıklı ilişkiler, azlık çokluk gibi, açlık tokluk, ihtiyaç, zaruret gibi, fakirlik nimet gibi, zayıflık kudret gibi, hastalık şifa gibi, kirlenme temizlenme, haksızlık adalet gibi zıtlar üzerinden inşa edilir (yani sürece bağlanır).
Aynanın mülk ciheti denilen burasıdır. Esmanın cismaniyetteki tecellisi akla burada düşer. Akıl burada gezinir, eşya ile Esma arasındaki ilişkiler bağını burada üretmeye başlar.
Akıl eğer, bu kısımda mahkum kalır ve aynanın diğer yüzünü keşfedemez ya da geçemezse eşyayı ve arka yüzünde parlak olarak göreceği yüzü, yani Esmanın tecellisini bulamayabilir. Bu durumda ya eşyayı ya da Esmayı yok sayması gerekebilir. Eşyayı yok sayması kendini yok saymasıdır. Bu durumda aklın işlem yapma imkanı biter.
Esmayı yok sayması ile de eşyanın anlamını yok sayması gerekir. Bu durumda akıl, varlığı yalnızca aynanın karanlık yüzünde kabul eder, bu ise sadece cismaniyetten ibarettir, demektir.
Bu durumda, eşyanın cismaniyetini aydunlatacak tek ışık sürecin kendisi olan aklın kendisi olmak zorunda kalacaktır. Akıl ise çok ince ve yetersiz bir ışıktır; bozuktur ve sürecin neticesi değil, kendisi olması gerekir.
Eşyanın karanlık yüzünde akıl ile yol almanın insana yarım yamalak (tamamlanmamış) bir ışıkla karanlık bir hiçlik diyarında dolaşmayı gerektirir. Neticesi ise şükür yerine şikayettir. Bunun ise, bir anlamı Allah'ı yanlış tanıma ve O'nu bilmemektir. Hatta tenkid etmektir, yani her süreci hiçliğe bağlamaktır.
Esmanın eşyayla ilişkisinde cismaniyeti bir ayna olmaktan çıkarıp mazhar olmaya ya da cevheri cismaniyette aramaya başladığında insan da insaniyete layık tecellilerinden sıyrılıp firavuniyete veya hayvaniyete düşecektir.
Esmanın eşya üzerindeki tecellilerinin görüneceği parlak yüzünde insan hata da yapsa ışığı bir suretle yakalayabilecektir. Hata eşyadaki zaaftandır, mükemmellik (tamamlanmış olmak) Esmadandır. Temaşa tecelli ile buluştuğunda bir düğmeye basılmış gibi eşyayla birlikte insan da ışıklanacaktır.