Ukbe b. Amir (r.a.)’den rivayete göre, kendisi şöyle demiştir: Rasülullah aleyhissalatü vesselama, “Kurtuluş nedir?” diye sordum. Buyurdular ki:
“Diline sahip ol; evin başına dar gelmesin, günahlarından dolayı ağla.” (Müsned, 2/212; 4/158; 5/259; Tirmizî, Zühd, 50)
Tirmizî, bu hadis hasendir, demiştir. (bk. a.y.)
Hadiste dikkat çekilen hususlardan birisi diline sahip olmadır. Dilin insanın başına neler açtığı göz önüne getirilirse bu öğüdün ne kadar yerinde olduğu daha iyi anlaşılır. Çünkü insanın başına ne belâ gelirse ya elinden, ya da dilinden gelir.
Diline sahip ol
Dil sadece kötülük aracı değildir. Dizgini ele geçirip hakim olunduğunda çok faydalı hizmetlere vesile olabilir.
Ayrıca, özellikle fitne ve fesat zamanında dile sahip olmanın daha da önmeli olduğunu unutmamak gerekir. Zira, duyulan her şeyi araştırmadan, doğru olup olmadığını anlamadan, yaymak, paylaşmak nice yalanlara, iftiralara, fitnelere, fesatlara sebep olacağı açıktır.
Nitekim, "Kişiye, yalan olarak, her duyduğunu anlatması yeter!" (Müslim, Mukaddime 5) anlamındaki hadisin tehdidinden korkmak gerekir.
Bu hadis, herhangi bir araştırma yapmadan, her söyleneni aktarmanın yalan söylemek anlamına geldiğini çok kesin bir şekilde ortaya koymaktadır. Yalan söylememenin yolu duyulanları iyice tahkik etmekten geçer.
Allah korusun duyulan her şeyi yaymak binlerce yalan söylemek manasına gelebilir.
Bu açıdan her konuda olduğu gibi, özellikle fitnenin olduğu veya fitnenin uyanması ihtimali olan durumlarda bin tartıp, kırk elekten geçirip sonra karar vermek gerekir.
Özetle, mesajların, haberlerin, duyumların, yorumların milyonlara ulaştığı zamanımızda, diline sahip olmak birinci görevimiz olmalıdır.
Meallerini vereceğiz ayetler de başta dilimiz olmak üzere her organımıza ve her duygumuza son derece dikkat etmemiz gerektiğine dikkat çeker:
"Bilmediğin şeyin ardına düşme, çünkü göz, kulak ve kalp hepsi sorumludur, mutlaka sorguya çekilecektir." (İsra, 17/36)
"İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında onu gözetleyen ve dediklerini kayda geçen bir melek hazır bulunmasın." (Kaf, 50/18)
Evin dar gelmesin
Hadiste dikkat çekilen hususlardan biri de eve bağlı olmaktır.
Resul-ü Ekrem (asm) "Evin sana dar gelmesin" buyururken huzuru, saadeti dışarlarda değil, evimizde aramamızı öğütlüyor. Eşiyle, çoluk çocuğuyla Cennete dönebilecek bir yuvayı beğenmeyip aile ocağını terk edip kahvehanelerde, sefalet yuvalarında vakit geçirmek, hem aile ocağına değer vermemek, hem de huzursuzluğu peşin peşin kabullenmek demektir.
Aile fertlerine yapılan ikramların bile sadaka olduğu düşünülürse, onlarla geçen dakikalar hem sevap hanemize geçecek, hem de mutlu olacağız. Eşini ve babalarının sıcaklığını evlerinde hisseden aile fertleri de o ölçüde mutlu olurlar. Aynı durum kadınlar için de söz konusudur. Onlar da huzur ve saadeti dışarda değil, evlerinde çocuklarıyla meşgul olma ve kocalarına itaatte aramalıdır.
Evin sana dar gelmesin uyarısının özellikle, günahların, salgın hastalıkların, fitnelerin, anarşinin.. olduğu dönemlerde daha da önemli olduğu unutulmamalıdır. Hadiste kurtuluş nedir sorusuna cevap verilmesi de bu açıdan son derece önemlidir. Bu ifade, aklımıza gelen her türlü sıkıntı, keder, günah, salgın, bela gibi durumlarda, ailemizi, evimizi, bulunmamız gereken yeri içine alabilir.
O halde, kurtuluşumuz için gerekli yerlerden biri de evimiz, yuvamız, ailemizdir.
Günahlarından dolayı ağla
Günahlar için ağlamak da önemlidir. Bir insan günahları için ağlayabiliyorsa, İlahî affın yolunu bulmuş demektir. Hem günahları için ağlayabilen insan, bir taraftan geçmişin güzel bir muhasebesini yapmış olurken, diğer taraftan da geleceğe daha dikkatli bakmaya yönelmiş demektir.
Sonraki hayatında, manevî dünyasında yaralar açan günahlara girmemek için daha titiz davranmasına da bir başlangıçtır.
Sorularla İslamiyet