Evinin dersane katını Said Nursi’ye ayırmıştı

Risalelerde adı geçen Hacı Ahmet Avşar 15 Mayıs 1987 günü trafik kazası sonucu 67 yaşında vefat etmişti

Risale Haber-Haber Merkezi

Araştırmacı Mustafa Köfkeci, Risale-i Nur’da adı geçen ve Bediüzzaman Said Nursi ile görüşen Ahmet Avşar’ı kaleme aldı.
Küçük ve masum şakirtlerden Ahmet Avşar

Bediüzzaman Hazretlerinin Kastamonu ve Emirdağ lahikalarından ismini zikrettiği ve bunlardan birisinde "Medrese-i nuriyenin mürşidi, müessesi ve müdebbiri “ diyerek bahsettiği Hacı Hafız Mehmet Avşar’ın ‘tam ona benzer bir kıymetli hafidi olduğunu gösterdi’ dediği torunu Hacı Ahmet Avşar’ın vefatının 25.yılı.

Risalelerde adı geçen Hacı Ahmet Avşar 15 Mayıs 1987 günü trafik kazası sonucu 67 yaşında vefat etmişti.
Risale Haber’de, vefat yıldönümü vesilesiyle kısada olsa ilk defa kendinden bahsedilmesine de bir tevafuk sebep oldu.

Yeni taşındığımız evde onlarca koli kitap ve hatırat değerindeki dosyaları tasnif ederek yavaş yavaş yerleştirirken dün bir dosyada merhum Ahmet Avşar’a ait fotoğraflar ve mektuplar önüme geldi. Baktım vefat tarihine tam tamına tevafuk ediyor. Hemen birkaç satır da olsa vefa adına hatırlanmasına vesile olacak alel-acele derlediğim hatıratlarından satır başlarını Risale Haber okuyucuları ile paylaşmayı bir vazife bildim.

Kadın, erkek, yaşlısı, genci, bin kalemle Risale-i Nura sarılan Sav kasabasının küçük ve masum şakirtlerinden ve Emirdağ Lahikasının 35. Mektubundaki cetvelde de ismi geçen Ahmet Avşar, evinden tarlaya giderken otobüsün çarpması sonucu oracıkta vefat etmişti.  Pat-Pat motorun römorkundaki eşi Esma Avşar (merhum) ise kazada yaralanmıştı.

Dedesi Hacı Hafız Mehmet gözetiminde küçük kardeşi Bekir (merhum) ile birlikte çocuk yaşlarda risale yazmaya başlayan Ahmet Avşar, hayatı boyunca aksiyonundan bir şey eksilmeden hizmetlere devam etmiştir. Gayretli ve bir o kadar aktif geçen hayatında her gün kitap okumaya, yazmaya ve köye getirttiği günlük gazetelerle ülkedeki ve İslam âlemindeki gelişmeleri takip ettiği bilinir. Medeni cesareti, hazır cevaplılığı, risale bilgisi ile kasabada itibar edilen kişilerindendi. 

Elinden birçok iş gelen merhum Ahmet Avşar marangozluğun yanında, sıvacılık, duvar örme, çifçilik, arıcılık ile uğraşmış. 1950’li yılların sonuna doğru ustalığını kendi yaptığı 3 katlı evin son katını gizli giriş-çıkışı da bulunan dershane olarak planlamış ve tahsis ederek Üstadı davet etmiştir. Üstad, büyük bir nezaket göstererek 10-15 dakikalığına da olsa hanelerini davet üzerine şereflendirmiştir. Çocuklarından bazıları da bu ziyaret sırasında Üstadın elini öpme imkânı bulmuştur. Bağışlanan bu ev vakıf olarak nur hizmetlerine devam etmektedir.

Henüz askere gitmeden önce vesile olduğu hizmetlerle Sav köyü’nün adını ‘Medrese-i Nuriye’ye çıkaran dedesi Hacı Hafız Mehmet (V.1947) vefat etmiş. O gece çok sevdiği dedesinin cenazesi ile aynı odada sabaha kadar yatıyor. Soranlara da, “hayatta iken çok sevdiğim ve korkmadığım dedemden ölüsünden mi korkacağım” diyerek ahiret yolculuğunun ilk gününde onun yanında geceliyor.

Askerden izinli olarak baba ocağına geldiği günlerin birinde Sav köyü jandarmalar tarafından basılır. Yataklarından kaldırılırlar. Ahmet Avşar; “Ben de jandarmayım. Koca köy gece yarısı basılıp, insanlar yataktan kaldırılmaz… Bir cinayet mi var? Siz ne yapıyorsunuz böyle! diye çıkışır. Yazılmış risale ve kitap aramaktadırlar. Bir kitabın üzerinde Ramazan’a yazılıdır. Yani ‘Oruç ve Ramazan’a dair bir kitap… Jandarmalar sorar? Kim bu Ramazan?” diye, bütün köyü rahatsız ederler. Bir başka seferde de “Usa-i Musa” deyip bu sefer köyde Musa aramaya başlıyorlar.”

Sav Camiinin mezarlığında, dedesi ve aynı isimli babası Hacı Hafız Mehmed’lerin yanında ve sevdikleri ile yan yana metfun bulunan Hacı Ahmet Avşar ile birlikte Risale-i Nur hizmetlerine başta kalemleri ile maddi-manevi destek olan, koşturan Sav kasabası mezarlığında metfun bulunan yüzlerce talebeye ve dostlarına bu vesile ile rahmetler diliyorum.

Nur Talebeleri Haberleri