Evlenin, çoğalın; zira ben, kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar ederim

Kainatın Medâr-ı İftiharı'nın (aleyhissalatü vesselam) çoğalmasını istediği nesil, Allah indinde makbul olan nesildir.

Evlat hasretiyle yanan gönüller

Mü'minler nazarında aile, toplumun en hayatî bir parçası ve milletin de ilk nüvesidir. Dolayısıyla o, ne bir kuluçka makinesi ne de cismanî arzuların tatmin vasıtasıdır.
Aile, kutsal bir müessesedir; kutsiyetinin en belirgin çizgisi de nikâhtır. İslam, "nikâh" adı altındaki meşru birleşmeyi sağlam bir milletin temeli ve esası kabul etmiştir. Bununla beraber, maksatsız, gayesiz ve gelişigüzel evlilikler meşru sınırları zorlayacağından dolayı, yüce dinimiz, nikâhı da bir kısım gaye ve hedeflere bağlamıştır.

İhtiyaç Ölçüsünde Talep

İzdivacın en önemli hedeflerinden biri, Allah'ı hoşnut edecek ve Resûlullah'ın yüzünü güldürecek bir neslin yetiştirilmesidir. Kur'ân-ı Kerim'e ve hadis-i şeriflere bakıldığında, ekser nebîlerin ve sâlih kulların, aile kurmanın semeresi olarak tertemiz nesiller istedikleri ve hayırlı bir zürriyet talebiyle Cenâb-ı Hakk'a el açtıkları görülecektir.

Resûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz'in, "Evlenin, çoğalın; zira ben, kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar ederim." hadis-i şerifi ve nikâhla alâkalı sâir tavsiyeleri de izdivaçla göz nuru bir neslin hedeflenmesi istikametindedir. Şu kadar var ki, Kainatın Medâr-ı İftiharı'nın (aleyhissalatü vesselam) çoğalmasını istediği nesil, Allah indinde makbul olan, rıza-yı ilahîyi kazanmaya hazır bulunan ve din-i mübîni hayatına hayat kılan bir nesildir. Bu itibarla da, çocuklarının terbiyesi üzerinde hassasiyetle durabilecek ve onları İnsanlığın İftihar Tablosu'nu memnun edecek şekilde yetiştirebilecek şuurlu mü'minlerin çocuk istemelerinde bir beis yoktur.

Aslında, çocuk, Cenâb-ı Hakk'ın bir nimetidir. Eşler birbirine Allah'ın emaneti ve nimeti olduğu gibi, yuvanın mevyesi çocuk da bir emanet ve nimettir. Dolayısıyla, fıtrat itibarıyla her nimete talip olan insanın Mevlâ-yı Müteâl'den çocuk nimetini istemesi de gayet tabiî ve fıtrîdir. Ne var ki, talebin keyfiyeti nimetin büyüklüğüne göre olmalıdır. Mesela, hayat da bir nimettir; fakat Rehber-i Ekmel (aleyhi ekmelüttehâyâ) "Allah'ım, hayat benim için hayırlı ise beni yaşat; şayet vefatım daha hayırlı ise o zaman can emanetini al!" diye dua etmektedir. Böylece bize, imandan sonra en büyük nimet sayılan hayat hakkında bile "hayırlı ise..." kaydıyla dua etmemiz gerektiğini öğretmektedir.

Zaman, kürsü

Tefekkür Haberleri