Osman Tekin'in yazısı
وَأَنكِحُوا الْأَيَامَى مِنكُمْ
“İçinizdeki bekârları evlendiriniz.” (Nur, 24/32)
“ Evlenmeli! Bekârlık, bikârların kârıdır. Bâkire; iki sülüs kadın, bir sülüs erkektir. Bekâr; iki sülüs erkek, bir sülüs çocuktur. İzdivac, tasfiye ve tehzib eder.” (Said Nursi, İşarat, 24.)
Yani işi gücü olan ve nafakasını temin edebilen erkek, beklemesin evlensin. Çünkü bekârlık, geçimini temin edemeyen işsiz güçsüzlerin kârıdır. Evlenmeyen kız, üçte bir erkek gibidir. Evlenmeyen bir erkekte de üçte bir oranında çocuk gibidir. Kadın evlendiğinde anne olarak bir sorumluluk üstlenerek tam bir kadın olur. Erkek de evin iaşesini/geçimini sağlamak için sorumluluk üstlenerek çocukluktan/çocuksu hallerden çıkıp tam bir adam olur. Evlilikle, Allah’ın bize biçtiği annelik ve babalık rolünü üstlenerek sorumluluk sahibi olur ve noksanlarını tamamlar. Böylece her iki tarafta “Bekâr adam, yarım adamdır” atasözüne hedef olmaktan kurtulur ve olgunlaşarak tam kişiliklerini bulurlar.
Bizi yaratan yüce Rabbimiz çok zarif bir istiare yoluyla eşleri elbiseye benzetmiştir. Şöyle ki;
هُنَّ لِبَاسٌ لَّكُمْ وَأَنتُمْ لِبَاسٌ لَّهُنَّ “Onlar sizin elbiseniz, siz de onların elbiselerisiniz.” (Bakara, 2/187)
Yüce Rabbimizin, eşleri birbirlerinin elbisesi olarak nitelendirmesi çok hikmetli ve bir o kadar da anlamlıdır. Bu nedenle elbise deyip geçmemek ve elbisenin çok sayıda işlevi olduğunu unutmamak gerekir. Elbise; kişinin statüsünü, mesleğini gösterdiği gibi onu çevresel tehlikelerden de koruyarak emniyetini sağlar. İnsanı güzelleştiren, rahatlatan, eksiğini kapatan ve aynı zamanda mahremiyetini koruyan bir işlevselliğe sahip olan da yine elbisedir.
İnsanın giysileri mevsimlere ve iklimlere göre değişir. Soğuk, sıcak, yağmur, kar ve rüzgâr gibi hava koşullarına göre kalın veya ince elbiseler giyilir. Karı-koca münasebetleri de buna göre ayarlanmalıdır. O günün psikolojik durumunu yansıtan; sinirlilik, yorgunluk, açlık ve uykusuzluk vb. gibi durumlara göre eşler birbirlerine daha anlayışlı ve nezaketli olup birbirlerini koruyup kollamalıdırlar. Yine karı-koca elbise gibi birbirine yakın olup birbirlerinin sırlarını ve kusurları örtmeli başkalarını bu sırlarına ortak edecek derecede aralarına aracı koymamaları ailenin huzuru için elzemdir. Elbise gibi yuvayı sıcak tutmak da yine eşlerin karşılıklı görevidir.
İnsan elbise alacağı zaman kendisine yakışan ve uygun olanı tercih eder. Giysi seçerken de çok geniş veya dar olmamasına özen gösterir. Hiç kimse dar veya geniş elbise ve ayakkabı ile rahat yürüyemez. Bu örnekte olduğu gibi insanların eş/ebedi hayat arkadaş seçiminde de uygun ve denk/ küfüv olanını arayıp bulması huzurlu ve mutlu bir aile için en önemli ilk adımdır.
Yüce Allah bildiğimiz ve bilmediğimiz her şeyi çift yaratmış. (Yasin, 36/36, Zariyat, 51/49.) Allah bu şekilde her şeyi çift yaratırken çiftler arasında denklik ve uyumu gözettiği gibi insan olarak çiftlerin de birbirlerine denk ve uygun olması lazımdır. Fıkıh âlimlerimiz karı-kocanın birbirine denk olmasını “küfüv” olarak isimlendirmişler. Bu denkliği; soy, hürriyet, dindarlık, meslek, mal ve statü gibi maddeler halinde ve genelde de kadının lehine geniş bir şekilde fıkıh kitaplarında ele almışlardır.
Said Nursi Hazretleri de bu denklikte en önemli unsurun dindarlık olduğuna vurgu yapar. Şöyle ki; “Şer’an koca, karıya küfüv olmalı, yani, birbirine münasip olmalı. Bu küfüv ve denk olmak, en mühimi, diyanet noktasındadır.” (Said Nursi, Lem’alar, 208.)Zaten yüce Rabbimiz de bize yolu göstermektedir “En güzel en hayırlı elbise, takva elbisesidir.” (A’raf, 7/26.)
Öyleyse eş seçimi sadece bu dünya hayatına mahsus bir seçim değildir bilakis seçilen eşin öteki dünyada da bir refika-i hayat olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla eşlerin birbirlerine şevk verecek ve bir diğerinin Rahman’ın bir hediyesi olduğunu düşünüp ona göre birbirlerine şefkat edecek kendilerini ve çocuklarını ateşten kurtarmaya çalışacak ve ebedi hayatta da mutlu olacak bir eş aramalı.
Burada şunu da ifade etmek gerekir ki, insanın kendisini tanıyıp kendi analizini yapıp ona göre evlilik yapması lazımdır. Mesela aşırı tutumlu olan, müsrif biriyle evlendiğinde huzurlu bir yuva kurması çok zor olabilir. Hele hele kişi kendisi eğer sefih, çamura batmış ve pis işlere bulaşmış birisi ise evlilik vakti geldiğinde Allah’ın temiz kullarına ilişmemeli ve hak etmediği insanlara talip olmamalıdır. Sefih kimse, tertemiz kızlara/delikanlılara talip olup onları da doğru yoldan şaşırtmamalı ve kurulacak yuvayı cehennem yerine çevirmemelidir. Yüce Rabbimiz pislik içinde yüzenlerin sefih bir hayat girdabında yer alanların temiz kimselere talip olmasının dinen (şer’an) yeri olmadığını şöyle beyan eder:
“Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler kötü kadınlara yaraşır/denktir; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara layıktır.” (Nur, 24/26.)
Öyleyse hanımının temiz olmasını isteyen erkeğin kendisi de temiz/salih ve takvalı olmalı. Kocasının temiz olmasını isteyen kadının kendisi de temiz/saliha ve iffetli olmalı.
Ne mutlu o karı kocaya ki ebedi arkadaşlarını kaybetmemek için birbirlerine sahip çıkıp birbirlerinin eksiğini örter, takvaya girerler. Dünyada huzurlu bir hayat yaşar ve inşallah cennete de layık birer kul olurlar.
Yüce Rabbimiz yuvalarımızı cennet köşelerinden bir köşe eylesin. Âmin.