Evet, insanın en fazla ihtiyacını tatmin eden, kalbine mukabil bir kalbin mevcud bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübadele etsinler ve lezaizde birbirine ortak, gam ve kederli şeylerde de yekdiğerine muavin ve yardımcı olsunlar.
Evet, bir işte mütehayyir kalan veya bir şeye dalarak tefekkür eden adam velev zihnen olsun, ister ki; birisi gelsin, kendisiyle o hayreti, o tefekkürü paylaşsın.
Kalblerin en latifi, en şefiki; kısm-ı sâni ile tabir edilen kadın kalbidir. Fakat kadın ile ruhî imtizacı (geçimi) ikmal eden, kalbî ünsiyet ve ülfeti itmam eden, surî ve zahirî olan arkadaşlığı samimîleştiren; kadının iffetiyle, ahlâk-ı seyyieden temiz ve pâk bulunması ve çirkin ârızalardan hâlî olmasıdır. [1]
Malumdur ki insan sosyal bir varlık olması ve Adem (a.s.)‘dan bugüne ve bugünden berzah aleminin kapısı olan kabre kadar da böyle olacaktır. Cemiyetten istifa edip yerin altına hendek kazıp saklanmak imkanı da yoktur.
Cemiyetten/sosyal hayattan ayrılması söz konu olmayınca bu hayat içerisinde insan kendi efkar ve mizacına dair kimseler olup kendi hayatını ve efkarını daha rahat ve kendi alemine renk katması için kendisi kimseler arar.
Bu hali ile insanın ihtiyacını bu manada tatmin edecek en büyük şey ise ailesidir, aile hayatıdır. Nitekim “Kalblerin en latifi, en şefiki; kısm-ı sâni ile tabir edilen kadın kalbidir. Fakat kadın ile ruhî imtizacı (geçimi) ikmal eden,kalbî ünsiyet ve ülfeti itmam eden, surî ve zahirî olan arkadaşlığı samimîleştiren; kadının iffetiyle, ahlâk-ı seyyieden temiz ve pâk bulunması ve çirkin ârızalardan hâlî olmasıdır.” [2]
Aile hayatı ise “İnsanın hususan müslümanın tahassüngâhı ve bir nevi cenneti ve küçük bir dünyası aile hayatıdır.” [3]
İnsanı düşünecek olursak kim olursa olsun ne iş yaparsa yapsın kendi alemini paylaşacak birisini ister. Bu kimsenin de ömür boyu ve ahirette de devamlı olarak yanında olmasını ister bu her insanın düşüncesidir. Bu kimse ise insanın hayat arkadaşıdır. Çocuklarının anne/babasıdır.
Böyle bir vaziyette birisi elbette tefekkürünü, tezekkürünü, hayretini, şevklerini, neşesini, gamını, kederini hülasa her şeyi paylaşacağı her an yanında olmasını isteyecektir. Lakin ömür boyu söz konusu ise bu ancak ve ancak refika-i hayatıdır.
Bir insanın refika-i hayatı ise erkek olsun kadın olsun onun hayatının tamamını kapsayacak surette olmalıdır.
Erkek ve kadın arasında irtibatın sağlam olması ise çok ehemmiyetlidir. Bu irtibatı samimiyeti kıracak şeylerden de uzak durulması gerekmektedir. Bunu sadece sosyal medya olarak değerlendirmemek gerekir. Mesela birkaç şeyini söyleyecek olursak boşanan kimselerle çok zaman geçirmek, mahremiyete dikkat edilmeyen düğünler, gösteriş meraklısı kimseler ve onların ev ortamları. Bunların hepsi evliliği dinamitleyen sebeplerdir.
İnsan evine girdiği zaman sanki ilk günkü heyecanını hissedebilmesi çok ehemmiyetlidir. Sadece dünya hayatında bir yoldaş olarak bakılmamalı. İnsanın evlilik içinde ve o süreçte ev eşyası, takı tasarım, saz söz, davul zurna gibi şeylerle incitip gençleri evlendirmek yerine eşyaları evlendirmeyi tercih edilmesi ise bir faciadır.
Adeta bir saz söz, eşya, takı tasarım için nice aileler kurulmadan yıkılıyor. Hadisat-ı alem buna şahittir.
Erkek ve kadını birbirine zamklayan, tutkallayan ise arasında var olan ve olması gereken ahlaktır. Hassaten rezil ahlaktan uzak olmasıdır. Ve anlayışlı olmaktır. Unutulmamalıdır ki iki testi tokuşturulsa birisi muhakkak kırılır. Dik başlılık asla evlilikte tavsiye edilmemektedir. Aile hayatında ise bu felaket sinyalleridir.
Kadının ahlaklı olup saliha olması ise erkeği kendisine daha çok bağlayacaktır. Tesettürlü olan kimseye mesture, dindar olana mütedeyyin, iyi bir ahlaka sahip olup dikbaşlı olmayan kimseye saliha denir.
Sadece mesture ve mütedeyyin olan kimseler salih/saliha sayılmaz. Salih/salihlık ise karakterle mizaçla alakalı olan bir meseledir.
Aile içinde bir salih erkek veya saliha bir kız/kadın ise o aile içinde bir gül bahçesidir. Ama selahiyet söz konusu yoksa şatafatlarla evlenip kısa bir süre içerisinde iyi bir avukat yolu tutulur. Ve arşı titretecek bir şey olan boşanmak yolu açılır. Allah katında helal olan ama Allah’ımın sevmediği bir şeydir.
Bekarlara vesile olmak ve salih/saliha kimselerin evlilik hususunda ellerinden tutmak ise toplumsal bir vazifedir.
İnsanların önüne askerlik, iş, diploma gibi şeylerin çıkartılması ise toplumsal bir felakettir.
Herhangi bir vakfa derneğe cemiyete tarikata giden kimselere bu hususta vazife daha fazla düşmektedir. İffetli Müslümanların bir araya gelip aile kurmasına vesile olmalıdır. Vesile olmaktan kaçınmak ise ahlaki olarak çöküntü sebebidir. Sadece maneviyat verip ahlak verilmezse namaz kılıp ahlaksız kimseler türemesine sebeptir.
Namaz nasıl bir ibadetse o ibadet kadar ehemmiyetli olan bir şey hatta ibadet olan evliliktir. Bu sebeple dengini bulmuş iki kişinin evlenmesinden güzel bir şey yoktur.
[1] İşarat-ül İ'caz ( 145 )
[2] İşarat-ül İ'caz ( 145 )
[3] Lem’alar ( 201 )