Şurası muhakkak ki annenin kendine bağımlı yetiştirdiği evlatları, özgüven sorunu yaşar ve her hayatının her döneminde annenin varlığına ve koruyuculuğuna yoğun ihtiyaç duyar. Bu durum erkeğin, ya annesine ya da annesinin yerine koyduğu kişilere bağımlılığına sebep olur. Bu nedenle erkek çocuk, annesinin yanında hissettiği güveni, evlendiği eşinde de arar.
Özgüven sorunu yaşayan erkek için, evlilik sığınılacak bir güvenlik alanıdır. Eşinin sevgisini kazanmayı başardığında, kendine de güveni artar, mutlu olur.
İnsanların, karşı cinslerinden şefkat, merhamet ve sevgi beklemesi fıtratında vardır. Hele bu karşı cins eşi veya annesi ise, bu istek daha da farklı bir biçimde ortaya çıkar. İlginin kaynağı ya sevgidir ya da şefkattir. İnsan kaç yaşına gelirse gelsin, ilgi ve şefkate muhtaçtır. “ Bir evlat pir olsa da anaya muhtaçtır.” dedikleri şey budur.
Annesi, evlâdını koruyup kollarken, karşılıksız bir sevgi sunar. Bu davranışı eşinden de bekleyen erkek, annesi ile eşini kıyaslama sürecine girebilir. Bu tavır çoğu zaman erkek için yanıltıcı da olabilir. Özgüveni olmayan erkeklerin, anneleriyle olan ilişkileri bağımlılık düzeyinde olduğundan, eşinden ya annesinin davranışlarını bekler ya da annesini kaybetme korkusu yüzünden, eşiyle istediği şekilde beraberlik yaşayamaz. Bu bağımlılığın sebebi, erkeğin annesi ile eşinin aralarındaki rol farkını kavrayamamış olmasından kaynaklanır. Asıl sebep ise kendine güvensizliğidir.
Bir çocuğun, hayata dair tüm korkuları, endişeleri onu annesine, babasına karşı bağımlı yapar. Bu nedenle erkekler eşinin, kayınvalidesiyle ilgili dile getirdiği her rahatsızlıkta tepki göstermesine rağmen, kendi annesinin, aile içine müdahalesine itiraz edemezler. Gelin kaynana çatışmaları da tam bu noktada ortaya çıkar
Evlilikte, erkekler kadınlardan anne şefkati, kadınlar da erkeklerden baba sevgisi beklerler. Eşinden beklediği şefkat ve merhameti bulamayan, baba evinden, ana kucağından kopup gelen bir genç kızın yaşadığı hasret duyguları, bazen travmaya bile dönüşebildiği gibi, bazen de önemli psikolojik sorunlara neden olabilir.
Evliliğin ilk günlerinde, birbirini tam olarak tanıyamamış eşlerin bir tereddüt dönemi geçirmeden, sürekli uyum içinde ve sıkıntısız yaşamaları çok zordur ve böyle problemsiz çift sayısı çok azdır. Evlilik sonrası eş¬ler arasında paylaşım, günlük çalışmalar, akrabalarla ilişkiler, harcamalar ve sosyal konularda da sorunlar ortaya çıkabilir.
Aile hayatını etkileyen bu gibi sorunlar karşısında, eşlerin ortak bir çözüm noktasında buluşmak amacıyla konuşup, tartışarak anlaşmaları önemlidir. “Bizler yeni evli olmamıza rağmen niçin tartışıyoruz, aslında sorunsuz bir nişanlılık dönemi geçirmiştik. Hep böyle tartışacak mıyız? Biz evliliği böyle düşünmüyorduk” gibi düşüncelere kapılmamak gerekir. Çünkü aile içi tartışmalar, aile yaşamının doğal bir parçasıdır. Tartışamazsanız çözüm bulamazsınız. Çözümsüzlük ise, problemlerin devam etmesi demektir.