Evrim Teorisi yüzyıllardır tartışılıyor, adı üstünde bir teori hala, ispatlanmış bir kanun değil. Evrim Teorisi’nin Batılı bazı bilim çevrelerinde bu kadar popüler ve yaygın olmasının nedeni İngiliz filozofu Thomas Huxley gibi ateşin zekaların onda ateistik ön-kabulleri için yığınla malzeme bulabilmesiydi. Niçe kutsal kitaplardaki yaratılış inancının Evrim Teorisiyle birlikte tarihe karıştığını büyük bir sevinçle ilan eder. Halbuki Darwin, her fırsatta, kendisini ateist değil agnostik (bilinemezci) olarak tanımlar ve geliştirdiği teorinin Allah’ın varlığını çürütmek veya kanıtlamakla bir ilgisinin olmadığını söyler. Hakikat şu ki Allah’ın kainatta cari “sünnettullah” tabir olunan yasası gereği tekamül kanununa tabi, farklı türlerin birbirine dönüşmesi şeklinde değil de aynı türler arasında kısmi ve izafi bir tekamülün (evrim) olduğu söylenebilir. Kısacası Evrim’i toptan inkar veya toptan kabul, akl-ı selim ile düşünen bir Müslüman’ın tavrı değildir. Zira biri ifrat, diğeri tefrittir.
Bir Müslüman bağımsız bir tefekkür neticesinde bazı bilgilere ulaşabilir. Ulaşabildiği bu bilgiler bazı zaman vahyin açık beyanlarıyla tezat teşkil edebilir. Bu durumda o Müslüman’ın yapması gereken en acil şey, ulaştığı bilgiyi vahyin sarih beyanları ışığında tashih etmektir. Ama bunu yapmak yerine “bunları ben demiyorum Kur’an diyor” şeklinde kendi yanlış ve hatalı çıkarımlarını Kuran’a mal ederse, bizim ona “işte orada dur kardeş! Bunlar, bizzat Kur’an’ın beyanları değil, senin, kasır fehminle onun ayetlerinden bazı zorlama tevillerle çıkarsadığın, öznel görüşlerin” demeye hakkımız var. M. İslamoğlu ve benzerlerine karşı çıkışımızın nedeni işte buydu. Amma bir de ne görelim İslamoğlu bu konuda yalnız değilmiş. Bizim camiadan aynı düşüncelere sahip “alim” bir nur talebesi varmış. (Bana gönderdiği yazısından aynen aktarıyorum)
“Müslüman yazarlar Hicri 80. senede evrim meselesini çözdüler. Cahız bahsediyor evrimden. Başta Mutezile imamları Afrika’da gözlemler yaptılar ve evrime hükmettiler. Sonra İslam âleminde bilimsel gelişmenin önü kesilmiş. Âdemiyeti Mevlana biliyor ama bazılarının imanını kaybetmesinden korktuğu için meseleyi fazla açmamış. Bediüzzaman da her şeyi fazla açmamış, sınırlı vermiş; ama şöyle diyor 28. Mektup’ta “Beşerin başı vahşidir” ve 8. Söz’de “Hayat ağacı bir tanedir, her tür bir daldır” 16. Sözde de “Her şey evrimleşerek yaratılmıştır” deniliyor. Mesnevi’de de “İnsanlık hayvanlıktan terakki ederek Âdem oldu” diyor. Filibeli Ahmet Hilmi’de de var bu görüş. Âmâk-ı Hayal kitabına bakabilirsiniz…”
Dikkat ederseniz İslamoğlu, hatalı görüşlerini Kuran’a mal etmeye çalışıyordu, bizim “alim” ağabeyimiz de bu görüşünü İslam alimlerine mal etmeye çalışıyor. Yani onlar üzerinden bir meşruiyet elde etme gayreti içine giriyor. Ve bilhassa üstat Bediüzzaman Said Nursi üzerinden. Said Nursi’nin iddia edilen ifadelerinin evrimle uzaktan yakından bir alakasının olmadığı erbabının malumu. İddia edilen diyoruz çünkü yaptığımız tahkikat neticesinde ne 28. Mektup’ta, ne 8-16. Sözler de ne de Mesnevi de bahsi geçen ifadelerin yer almadığını gördük. Biz arzu ederdik ki değerli ağabeyimiz Risale’den yaptığı bu alıntıları, tercüme etmeden, orijinal ifadeleri sayfa numarası vererek aktarmasıydı. Sayfa numarası vermekten imtina etmesi işin öyle olmadığı yönündeki kanaatimizi destekliyor gibi.
Daha fenası var: “…Âdem kesinlikle bir ‘arketip’tir. İnsanlığın kollektif kişiliğidir. Kur’anda bahsedilen âdem ruhani, metafizik ve kollektif bir şahsiyettir ki, hem peygamberdir hem de putperesttir… Âdem peygamberdir denilir ama Kur’an da öyle bir ayet yok. Sadece “Âdem kelimeler aldı” deniyor ki, insanlığın medenileşirken öğrendiği ilk prensipler manasındadır… Yani ilk peygamber Nuh (as) oluyor ve Âdem de aslında insanlığın vahye muhatap olmadan önceki halini ifade ediyor? Âdem için peygamber demiyor, şirke girdi diyor Kur’an. Klasik inanca göre peygamber kabul edersek, müşrik olmasını nasıl açıklayacağız. Âdem ‘insanlığın geneli’dir. Aynı zamanda ikinci bir mana ile “Âdem” insanlığın bir dönemki putperest halini ifade eder…”
Evet, bunlar “alim” bir nur talebesinin sözleri. Hemen belirtelim Hz. Adem’in tıpkı Hz. Resullullah gibi bir insan ve bir peygamber olduğu konusunda İslam alimleri arasında ihtilaf yoktur. Doğrusu, bu ifadeleri okuyunca İslamoğlu karşısındaki hayret ve şaşkınlığım bir parça izale oldu. Çünkü bizim mahallede bu “batıl” düşüncenin alası varmış da haberim yokmuş. Yahu muhterem, Kuran’ı Kerim’in “ALLAH Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini halkların arasından (elçi olarak) seçti” (Ali İmran, 33) apaçık ayeti önümüzde dururken nasıl “Kur’an da öyle bir ayet yok!” diyebiliyorsun. Bu ayette geçen “Adem” kelimesinin “arketip” ile, “insanların geneli” ile, “kollektif kişilik” ile, hele hele “putperestlik” ile ne alakası var? Buna rağmen kalkıp da İslamoğlu’nun söylediklerine “çocukça düşünceler” demez mi; asıl insanı hayretler içerisine gark eden bu. Açıkçası, onlarca esere imza atmış külliyat sahibi bir nur talebesinin böyle düşünebilmesine bir anlam veremiyorum, anlayabilen varsa lütfen bana yardımcı olsun.