Bugün dünyamızda hayat süren bitki ve hayvan türlerini sayalım birer birer. Her birinin organlarını tek tek hatırlayalım. Bunların bir ateşin soğumasıyla kendi kendine, zamanla evrim geçirerek meydana geldiklerine nasıl inanılabilir?..
Sevgi, korku, merak, endişe, kin, merhamet, zulüm, kurnazlık, saflık, hırs, umursamazlık, şefkât... Bütün bunlar, yeryüzündeki canlılara nereden ve nasıl ithal edildiler?
Sonsuz denecek kadar çok olan bu farklı karakterler, hangi evrimle vücut buldular?
Görmeyen kâinattan gören insanları kim çıkarttı?
Bilmeyen şu âlemden, bilen meyveleri (insanları) kim süzdü?
Hissetmeyen, sevmeyen, korkmayan şu saraya, bu hissiyatla donatılmış misafirleri kim getirdi?
Görmemek nasıl evrim geçirdi de görmek oldu?
İşitmemek işitmeye, anlamamak anlamaya nasıl inkılâp etti?
Can nedir bilmeyen bu kâinat ağacı, canlı meyveleri nereden elde etti?
Akıllara durgunluk veren bu olayları cahil unsurların uzun süre beklemesiyle izah etmek mümkün mü?
Eşyanın yoktan yaratılışı, sonsuz bir ilim ve kudret sahibine verilmezse nasıl izah edilecek?
Dünya ile güneş başlangıçta aynı mahiyette iken, dünya okyanuslarla, ormanlarla, hayvanlarla, insanlarla doldu da beriki neyi bekliyor?
Niçin evrim geçirmiyor?
Güneşin tekâmülüne kim müsaade etmiyor?
Zürafa boynunu uzattı ki, ağacın yukarı kısmındaki yapraklarını yesin, deniliyor. İyi ama, meyve ağaçları niye meyve verecek şekilde evrim geçirdiler?
Meyveleri kendileri mi yiyeceklerdi, yoksa yavruları mı?
İnsanın hizmetine verilen at, bu çevikliğini otları yakalamak için mi kazanmış dersiniz?
Öküz, yükümüzü taşımak için mi güçlü oldu?
Tavuk, elimizden kaçmamak için mi uçamayacak şekilde evrim geçirdi?
Alaaddin Başar'ın Evrim soruları için TIKLAYINIZ