Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Hadid Suresi 26-29. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
26 . And olsun ki, Nûh’u ve İbrâhîm’i de (peygamber olarak) gönderdik; hem peygamberliği ve kitâbı onların nesillerinde kıldık. Buna rağmen onlardan hidâyete eren vardır, fakat onlardan çoğu (yoldan çıkmış) fâsık kimselerdir.
27 . Sonra onların izleri üzerinde ard arda peygamberlerimizi gönderdik; (o peygamberlerin) ardından da Meryemoğlu Îsâ’yı gönderdik; ona İncîl’i verdik ve ona tâbi‘ olanların kalblerinde bir şefkat ve bir merhamet kıldık. Bir de (kendilerinin) ortaya çıkardıkları ruhbâniyet (*) ki, onu üzerlerine (biz) farz kılmamıştık, sâdece Allah’ın rızâsını kazanmak için (kendileri yaptılar); fakat ona (da) hakkıyla tâbi‘ olarak riâyet etmediler. Artık onlardan îmân edenlere mükâfâtlarını verdik. Fakat onlardan çoğu (yoldan çıkmış) fâsık kimselerdir.
28 . Ey (geçmiş peygamberlere) îmân edenler! Allah’tan sakının ve Resûlüne (Muhammed’e) îmân edin ki, size rahmetinden iki kat nasib versin ve sizin için bir nûr kılsın; ki onunla (doğru yolu bulup) yürürsünüz ve size mağfiret etsin! Çünki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.
29 . Böylece ehl-i kitab, (kendilerinin) Allah’ın lütfundan hiçbir şeye güç yetiremeyeceklerini ve şübhesiz lütuf (sâdece) Allah’ın elinde olup, onu dilediğine vereceğini bilsin(ler)! Çünki Allah, pek büyük ihsan sâhibidir.
(*) Burada zikredilen “ruhbâniyet”ten murad, ibâdet için dünya lezzetlerini terk edip insanlardan uzaklaşmak, nefsin isteklerinden elini çekmekte aşırılık göstermektir. (Beyzâvî, c. 2, 471)