Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Bakara Sûresi 272. ayetinde meâlen şöyle buyuruyor:
272-(Ey Resûlüm!) Onların hidâyete ermesi sana âid değildir (senin vazîfen ancak tebliğdir); fakat Allah, dilediğini (hikmetine binâen kendi lütfundan) hidâyete erdirir. (*) Hem hayır (ve hasenât)dan ne sarf ederseniz, artık kendiniz içindir. Zâten (siz) yalnız Allah’ın rızâsını arzu ederek sarf edersiniz, bu yüzden hayır (ve hasenat)dan ne sarf ederseniz, (onun ecri) size tam olarak verilir ve (âhirette) size haksızlık edilmez. (**)
(*) “Üstâd-ı Mutlak ve Muktedâ-yı Küll (herkesin kendisine uyduğu) ve Rehber-i Ekmel (en mükemmel kılavuz) olan Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm: وَماَ عَلَي الرَّسُولِ اِلَّا الْبَلَاغُ [Peygambere düşen ancak tebliğdir] olan fermân-ı İlâhiyeyi (Allah’ın emrini) kendine rehber-i mutlak ederek, insanların çekilmesiyle ve dinlememesiyle daha ziyâde sa‘y (çalışma) ve gayret ve ciddiyetle teblîğ etmiş. Çünki: اِنَّكَ لَا تَهْد۪ي مَنْ اَحْبَبْتَ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يَهْد۪ي مَنْ يَشَآءُ [Şübhesiz ki sen sevdiğin kimseyi hidâyete erdiremezsin; fakat Allah, dilediği kimseyi hidâyete erdirir] sırrıyla anlamış ki, insanlara dinlettirmek ve hidâyet vermek, Cenâb-ı Hakk’ın vazîfesidir. Cenâb-ı Hakk’ın vazîfesine karışmazdı.” (Lem‘alar, 17. Lem‘a, 137)
(**) Resûlullah (asm), Müslümanlar arasında fakirler çoğalınca, ashâbını müşriklere sadaka vermekten men‘ etti. Bununla, o müşrik fakirlerin ihtiyaç sevki ile İslâm’a gelmelerini arzu etmişti. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu. Ve Ashâb-ı Kirâm (radıyallâhü anhüm ecmaîn), onlara tekrar tasadduk etmeye başladılar. (Celâleyn Şerhi, c. 1, 342)