Risale Haber-Haber Merkezi
Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi, Nurculuk hakkında yazdı. İsim vermeden eleştirilerde bulunan Eygi, kendisinin de Nurcu olduğunu belirterek, "Nurculuk ve Bediüzzaman bir Müslüman olarak beni çok yakından ilgilendirir" dedi.
Nurcu olmanın, Bediüzzaman’ı sevmenin kimsenin tekelinde olmadığını belirten Eygi, "Risale-i Nurlar Ümmetin malıdır. Tahrif etmemek, çarpıtmamak, din sömürüsüne alet etmemek şartıyla herkes istifade edebilir" şeklinde yazdı.
Eygi'nin yazısı şöyle:
Muhterem kardeşim… Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun.
Sen Nurcu değilsin, Nurculuğa Nurculara ne karışıyorsun mealindeki itirazınız yersizdir.
Ben bir Müslüman’ım, Nurculuk islamî bir harekettir, Bediüzzaman bir İslam büyüğüdür ve dolayısıyla Nurculuk ve Bediüzzaman bir Müslüman olarak beni çok yakından ilgilendirir.
Kaldı ki, bendeniz de (siz kabul etmeseniz bile) Nurcuyum. İki vecihle Nurcuyum: Birincisi: Bediüzzaman’ı ziyaret etmiş, sohbetiyle bereketlenmiş, yanından ayrılırken, bu sohbet bir ders oldu, siz de Risale-i Nur talebesi oldunuz buyurmuştu… İkincisi: Sizin iddia ettiğiniz gibi Risale-i Nur talebesi olmasam bile, İslam açısından hem Risale-i Nurlar, hem de Bediüzzaman hazretleri beni çok yakından ilgilendirmektedir.
Nurculuğun hizmetleri ve fütuhatı beni ilgilendirir, sevindirir; Nurculuk hizmetlerine bilerek veya bilmeyerek zarar verilmesi, mıncıklanması üzer, kederlendirir.
Birtakım hatâlı Nurcuları isim vermeden, kimlik belirtmeden tenkit etmem İslam ahlakına aykırı değildir. İsim vermiş olsam savcılık, hakimlik taslamış, cellatlık yapmış olurum.
Size ve herkese soruyorum:
Risale-i Nur’u anlamış, Bediüzzaman’ı din büyüğü olarak kabul etmiş bir Müslüman devamlı olarak gıybet edebilir mi? Bu soruma edebilir cevabını verebilir misiniz? Elbette edemez. Ediyorsa o gerçek ve olgun bir Nurcu değildir, sahte Nurcudur. Benim bunu söylememde hiçbir mahzur yoktur.
Tenkitlerim şefkatli olmalıymış… İsim vermiyorum, kimlik belirtmiyorum. Tenkidin, uyarının bundan şefkatlisi olur mu?
Kur’an-ı Kerim’de gıybet, ölü kardeşinin etini yemek derecesinde çirkin ve iğrenç bir günah olarak zikr ediliyor…
Açıkça kesin şekilde söylüyorum: Nurcu olsun, Nakşî olsun, Kadirî olsun, meşrebi ne olursa olsun; şuurlu, ahlaklı, faziletli, olgun, gerçek Müslüman mütemadiyen, durup dinlenmeden gıybet edemez. Ediyorsa (…..) etmiş olur. (Boş yeri lütfen uygun bir sıfatla doldurunuz.)
Sıradan bir Müslüman cahillikle gıybet edebilir ama Nurcunun böyle bir şansı yoktur. Devamlı olarak gıybet eden kimse, Nurcu değildir, sahte Nurcudur, Nurcu taslağıdır.
Başka konular:
Nurcu, Nurculuk adına halkın parasını toplamaz. Böyle bir şey Üstad hazretlerinin metoduna, ahlakına, meşrebine aykırıdır.
Nurcu iman Kur’an din hizmetlerini ücretle yapmaz. O ücretini ve mükafatını halktan değil Hâliq’tan bekler. Buna itiraz edecek bir kul çıkabilir mi?
Nurcu ulvî ve muazzez dini, süflî politikaya alet etmez.
Nurcu bölünmeye, parçalanmaya, tefrikaya, kardeşlik hukukunu ihlale yol açacak sözler etmez, yazılar yazmaz, davranışlarda bulunmaz.
Bunları yazmak suç mudur, ayıp mıdır, günah mıdır?
Birtakım sahtekârlar, Nurculuk edebiyatı yaparak Nurculuğun temel prensiplerine aykırı işler edecek ve bendeniz de susacağım. Ne münasebet!..
Elbette isim vermem, kimlik belirtmem ama anonim olarak kötülükleri, yanlışları yazmaktan geri kalmam.
Hem herkes biliyor ki, bu fakir gerçek, hâlis, has, hizmetkâr Nurcuların en hararetli taraftarıyım. Onları alkışlıyorum.
Şu husus da bilinmelidir ki, Nurcu olmak, Bediüzzaman’ı sevmek kimsenin tekelinde değildir.
Risale-i Nurlar Ümmetin malıdır. Tahrif etmemek, çarpıtmamak, din sömürüsüne alet etmemek şartıyla herkes istifade edebilir.