Risale Haber-Haber Merkezi
Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi, Risale-i Nur'un sadeleştirilmesine karşı yeni bir yazı daha yazdı. Eygi, kendisine yöneltilen "Sen bu işlere niçin karışıyorsun?" sorusuna da şöyle cevap verdi: "Risale-i Nur Ümmetin malı ve bendeniz de Ümmetin bir ferdi olduğum için…"
Eygi'nin yazısı şöyle:
Risale-i Nur’un Zengin Türkçeden Fakir Öz Türkçeye Tercüme Edilmesine Niçin Karşıyım?
SORU: Risale-i Nurların zengin Osmanlı Türkçesinden uyduruk fakir öz Türkçeye tercüme edilmesine niçin karşıyım?
CEVAP: Kur’an’dan süzülmüş İslamî, imanî gerçeklerle ve hikmetlerle dolu olan bu risalelerin muhterem müellifi sadeleştirmeye razı olmamış, metnin aynen muhafazasını istemiş… Saniyen: Risale-i Nur hizmetlerinin has hizmetkarı ve Üstadın halife, vâris ve vekilleri durumunda olan ağabeyler sadeleştirmeye kesinlikle razı değiller. Risale-i Nurlar İngilizce, Fransızca gibi yabancı dillere, tercüme edilirken yanlış yapılmamak şartıyla çevrilebilir ama Türkçeden Türkçeye çevrilemez. Böyle bir şey merhum Üstad Bediüzzaman hazretlerinin kul hakkını ve vasiyetini çiğnemek olur. O 1960’da vefat etti ama Nur hizmetleri devam ediyor. Bediüzzaman’ın yetiştirdiği has hizmetkar ağabeylerin bir kısmı sağdır. Onların rızası alınmadan, Risalelerin sade ve fakir Türkçeye çevrilmesi hem hukuka, hem ahlaka, hem vefaya, hem de hizmete aykırıdır.
Bu konudaki şahsî nâçiz görüşlerime gelince: Bendeniz İslam ve Kur’an yazısına taraftar, Lâdinî=Latin yazısına muhalif bir Ehl-i Sünnet Müslümanıyım. Zengin Osmanlıcaya dönülmesini isterim. Lisanı Türkçe olan bu ülkede 1920’lerin zengin edebî Türkçesinin hakim olmasını temenni ederim.. Risale-i Nurlar ve gerçek Nur talebeleri bu konuda büyük hizmet etmişlerdir.
Şu anda İslam ve Kur’an yazısını ve zengin edebî Türkçeyi büyük ölçüde gerçek Nurcular ayakta tutmaktadır.
Hiçbir gerçek Nurcu Latin yazısına ve Agop Martayanın uydurduğu arı, duru, sade suya tirit, fakir, öz süfyanî Türkçeye taraftar olamaz.
Biz Müslümanların Türkçesi Ahmed Cevdet Paşa’nın, Ziya Paşa’nın, Namık Kemal’in, Yahya Kemal’in, Mehmed Akif’in ve Bediüzzaman’ın Türkçesidir.
Türkiye kültür coğrafyasında Din-i Mübin-i İslama zengin ve engin Osmanlı lisanı ile hizmet edilebilir.
İslam’ın, Kur’an’ın, Sünnetin, Şeriatın, hikmet-i islamiyenin incelikleri, gavamızı, latifeleri uyduruk öz Türkçe ile ifade edilemez.
Şu anda eski zengin Osmanlıca Türkçesini Risale-i Nurlar ve gerçek Nurcular ayakta tutmaktadır.
Risale-i Nur’un tercümesine bu yüzden karşıyım.
Halis hizmetkar, Üstad hazretlerinin fedakar, ihlaslı, azimli, sebatlı, sabırlı büyük ve değerli talebesi merhum Mustafa Sungur sadeleştirenler için beddua ediyor, elleri ayakları kırılsın diyor.
Üstadın Türkçesinden uyduruk Türkçeye yapılan tercüme iyi niyetli yapıldıysa, hatalıdır.
Yok bu iş kasıtlı olarak yapıldıysa eyvah ki eyvah…
Şu hususu tekrar belirtmek isterim ki, Nur Risaleleri sadece Nurcuların malı değil, Ümmet-i islamiyenin malıdır.
Çünkü bu eserler İslama, İmana, Kur’ana, Sünnete, Şeriata, İslam ahlakına, Ümmete hizmet etmiştir, etmektedir.
Nur Risalelerinin yakın tarihimizde büyük mânevî fütuhatı olmuştur. Yapılan hizmetleri, nail olunan fütühatı inkar etmek vefasızlık ve mürüvvetsizlik olur.
Merhum Üstadın ve has hizmetkar ağabeylerin, Risale-i Nurların Türkçeden Türkçeye tercüme edilemeyeceği konusundaki ısrarlı ve kesin isteklerine saygı gösterilmeli, beddualarından korkulmalıdır.
Soru: Sen bu işlere niçin karışıyorsun?
Cevap: Risale-i Nur Ümmetin malı ve bendeniz de Ümmetin bir ferdi olduğum için…
Risale-i Nur'u sadeleştirme tartışmaları, kim ne dedi?
|