(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebelerinden merhum Zübeyir Gündüzalp ağabeyin yanında on sene kalan ve halen İzmir'de ikamet eden Eyüp Ekmekçi ağabeyin Risale Akademi Sürekli Eğitim Merkezi’ndeki sohbetinden notlar...)
“Ah ne olurdu bir kaç cümlecik daha lütfetse idi” dedim Eyüp Ağabey konuşmasını tamamladığında. Kendisini ilk kez görüyor ve dinliyordum. Size fevkalade tevazusu ve ihlasından bahsetmek isterdim. Vardır elbet bunları ifade edecek kelimeler de ben yine aldığım notlardan en çok dikkatimi çeken parçaları paylaşayım:
- Üstadımız Risale-i Nur’u en çok okuyan kişidir.
- Her alanda kanun-u esasî olacak kanunlar Risale-i Nur’da vardır. Bunların ciddi çalışılması ve her alanın kanunlarının çıkarılması gerekir. Kıyamete dek geçerli olacak kanunlardır bunlar. Bunlara çalışmak için bir engel de yoktur. Bu kanunları çıkartın elinizde bulunsun ki ihtiyaç hâsıl olduğunda elinizde hazır dokümanlar olsun. İnşallah tatbik edilmeleri için bu gibi çalışmalar bir dua olur.
- Her sahanın, her alanın kanun-u esasilerinin Risale-i Nur’dan tesbit edilip çıkartılması mühim bir iştir. Satır satır tahlil edilerek bunun çıkarılması gerekir.
- Üstadımız hizmet tarzının muhafazasına çok titiz idi. Şah-ı Nakşibend ve Abdülkadir-i Geylanî (ks) gibi zâtlar gelse ve bana bir parça hizmet tarzını değiştirsen binler talebelerin olur deseler bu hizmet tarzımdan ayrılmayacağım dediğini Zübeyir Ağabey’den dinlemiştim. Bu Zübeyir Ağabey’den dinlediğim ilk hatıra idi.
- Molla Hamid ağabey Üstada “senin tarzın ne tekkeye benziyor ne medreseye benziyor, bizi kurtarabilecek misin?” diyor. Hâlbuki Üstad direk Kur’an’dan ders veriyor hem kalb, sır, letaif… bütün benliğe ders veriyor.
- Üstada “neden sana yardım edecek, hizmetine faydası olacak kuvvetlere bakmıyorsun” diye sual ediyorlar. (Emirdağ Lahikası 1, erisale 41. Mektub, Envar s.74) Üstadımız sırr-ı ihlası muhafaza ve başka cereyanlara iman hakikatlerinin alet edilmemesi için başka kuvvetlere bakmadığını ve aramadığını izah ediyor bu mektubda.
- Yine aynı mektubda Üstada kendisine atfedilen yüksek makamları neden kabul etmeyip hem dostlarının hatırını kırarak şiddetle reddettiğini de sual ediyorlar. Üstadımız maddi ve manevi makamların bu zamanda her şeyi kendine alet ettiğini ve şefkatin iktizası olarak kendine verilen makamları kabul etmediğini izah ediyor. Risale-i Nur’daki ders-i şefkat ciheti ile hayat-ı ebediyenin hakiki makamları dahî kendisine verilse terk edeceğini söylüyor. Üstadın nazarında on adama iman hakikatlerini ders vermek, büyük bir kutbiyet ile binler adamı irşat etmekten daha ehemmiyetli.
- Demek ki; büyük kitleler toplamak veya bir şahsa bağlı hizmetler Üstadımızın hizmet tarzına muvafık değil.
- Üstadımız, muarızlara gelen tokatların bile kerametvâri olmaması için Allah’a dua ediyor tâ ki kendisine makamlar atfedilmesin ve iman hakikatleri bütün parlaklığı ile görünsün…
- Mahz-ı hakikati esas almak ve bu hakikat etrafında kenetlenmek hizmetin temelidir.
- Lahikalar, hakikatlerin pratikte nasıl uygulanacağını göstermeleri bakımından çok ehemmiyetlidir. Bir Hıristiyan’a nasıl davranılacağına kadar ölçüler vardır.
- Zübeyir Ağabey Afyon hapsinde iken Üstad Hazretleri ona mektub gönderdiğinde Zübeyir Ağabey “İslam’a gelen darbeleri kendi ruhunda hisseden böyle bir zât bana mektub gönderiyor” diyerek mütehassıs olurdu. Gelen mektubu 3 defa veya 7 defa ard arda okuduğunu söylemişti. Ben de Üstadımızın Lahika mektublarını okuduğumda üst üste en az üç defa okuyorum[i].
[i] İnşallah bu bizim de kulağımıza küpe olsun. Tekrar, öğrenmek ve uygulamanın olmazsa olmazı…