Röportaj: Nurettin Huyut - RisaleHaber
İlahiyatçı Cüneyt Gökçe, ezan ve önemiyle ilgil RisaleHaber'in sorularını cevaplandırdı...
Arapça dilinden farklı dillerde ibadet olabilir mi? Ezan okunabilir mi?
İbadetten ibadete fark var. İbadet vardır ki duadır, ibadet vardır ki tazarrudur, niyazdır. Bu tür ibadetler tabii ki Türkçe, Kürtçe, Arapça, Farsça olur. Ama bazı ibadetlerin temel olmazsa olmazları var. Mesela diyelim ki fatiha-i şeriftir, ezandır vs. bunların şekilleri belirlenmiş. Bunlar yani bir bakıma ortak bir unsurdur, ortak bir ifadedir, ortak bir söylemdir. Bunların orijinal dille olması gerekiyor. Diyelim ki biz Arapça dışında ezanı okuduğumuz zaman orjinalitesinin dışında sıradan bir dua, sıradan bir çağrı, sıradan bir vaaz, sıradan bir nasihat değil. Bu, orijinal bir şeair, bir şiar ve İslami belirti olması hasebiyle bir nişandır bir bakıma. O bakımdan Arapçadan başka bir dille okunması söz konusu olamaz. Zaten daha önce de Türkiye’de Türkçe okutulmaya çalışılmış ama tutmamış. Millet yine her şeye rağmen bir takım risklere katlanarak ta olsa Arapçasını okumaya çalışmış. Yani dışarıda o şekilde okunmuşsa bile zorunluluktan veya mecburiyetten ya da korkudan o resmiyatı göz önünde bulunduraraktan… Fakat ezan niyeti ile onu o şekilde okumamış, normal şekilli bir görevi yerine getirmeye çalışmış.
Ezanı da vücudun bir parçası gibi görüyorsunuz değil mi?
Tabi. Onlar birbirinden ayrılamaz. Onların birbirinden ayrılması mümkün değil. Ezan için yıllarca nice kurbanların verildiğini hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla böyle bir teşebbüs, genelin yapacağı bir teşebbüs değil. Kürt milleti her zaman dinine saygılıdır, hürmetlidir, bu tür işlere girmez. Onlar bilir ki Kürtlerin sağduyulu kısm-ı azamı bilir ki, ibadet orijinal dili ile yapılır. Bu Türkçe ezan konusunda da yine Kürt bölgesinde daha çok kurbanların verildiğini, Türkçe ezanı direnme noktasında onların çok şeyler yaptığını biliyoruz.
Eskiden beri gördüğümüz şu var; sadece Kürt milliyetçileri değil, Türk milliyetçilerinin de ileri gelenleri kendi dillerinde ezan okumaya çalışmış. Bunu neye bağlıyorsunuz? Neden bunu savunuyorlar?
İşin doğrusu bunun asıl kaynağı budur benim kanaatime göre, dinime küfreden bari Müslüman olaydı diye bir tabir var biliyorsunuz. Aslında niyet üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir. Niyet dine diyanete hizmet etmek değil, biraz dikkatleri çekmek, gündem oluşturmak. Aslında şunu dile getirmek lazım. Hangi ibadet olursa olsun, hangi teşebbüs olursa olsun önemli olan o girişimin o eylemin motor vazifesini gören duygudur, o çok önemli. Maksat dini aşk, dini heyecan, dine hizmet değildir. O olsa öpüp başımızın üstüne koyarız. Ama önemli olan niyettir. Ben diyorum ki ibadetlerin emredildiği şekliyle yapılması lazım. Bunun da emredildiği gibi orijinaliyle olması lazım. Yoksa ezan, ezan olmaktan çıkar. Dünyanın hangi yerinde olursa olsun orijinal şekliyle bilinir ki ezandır. O bir çağrıdır. Üzüm satan vatandaşın yaptığı çağrı ile ezan çağrısı ayrıdır. Bunları birbirine karıştırmamak lazım.