Risale Haber – Haber Merkezi
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 15 Temmuz Darbe girişimin faili FETÖ ve yapılanmanın elebaşı F. Gülen’i analiz eden bir yazı kaleme aldı. Tarhan ayrıca son günlerde alevlenen terör saldırıları ve Gaziantep’te bir kına gecesinde gerçekleştirilen canlı bomba saldırısını da değerlendirdi.
Maddeler halinde terör gruplarının yapılarını, motivasyonlarını, hareket tarzlarını değerlendiren Tarhan, F. Gülen’in Bediüzzaman’ın Risale-i Nur eserlerini suistimal ettiği gibi tasavvufu da istismar ettiğini kaydederken “Beni şaşırtan şeylerden birisi de F. Gülen’in Bediüzzaman’ı ve tasavvufu bu kadar kolay istismar edebilmesi olmuştur. Gülen Bediüzmanın aklı ikna eden eserleri ile tasavvufun metodolojisini birleştirerek bir canavar örgüt ortaya çıkardı. İnsanların mehdiyet beklentisini kullandı ve efsane kişiliğine insanları bağladı” dedi.
Tarhan, FETÖ yapılanmasındaki şirke varan hareketlerle; bağnaz lider, biat kültürü ilişkisini de ele aldı. Gülen’in dini değerleri işine geldiği gibi kullandığına dikkat çeken Tarhan “Gülenist doktrin Bediüzzaman’ın aklı ikna eden, inancı ispatlayan eserleri ile tasavvuf metodolojisinin adanmışlığını ve bağlanma modelini işine gelen yönlerini birleştirerek kendi subjektif paradigmasını oluşturdu. Gülenist fetişizm ve hipnoz seansları ile kitleleri kendisine bağladı” dedi.
Nevzat Tarhan’ın yazısı şöyle:
FETÖ’YÜ VE TERÖRÜ BESLEYEN MEZOPOTAMYA KÜLTÜRÜ
Kıyamete kadar unutulmayacak ‘asker ve cemaat görünümlü’ bir örgüt darbesini 15 Temmuz 2016 da yaşadık. Tartışmalarda Ordumuzun yıpranmamasına özen gösterdik, diğer taraftan dinin sivil toplum kuruluşları (STK) olan ibadet gruplarının da yıpranmadan kendini zamanın ruhuna uydurmasına da özen göstermeli miyiz?
Üzerinden bir ay geçmesine rağmen herkes şaşkın, endişeli ve olay bütün güncelliğini koruyor. Ayrıca Gaziantep’ten düğün yerinde 14 yaşında bir canlı bomba ile 51 ölüm haberi geldi. Herkes ‘Ne oluyoruz?’ diyor.
Dün asker içindeki bir örgütün itihar saldırısı bugün bir çocuğun intihar saldırısı. Bu saldırıları besleyen mezopotamya kültürü ve bu kültürü kullanan küresel güçler.
15 Temmuz gecesi sivil direnişe gönüllü katılanların profiline baktığımızda 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat mağdurlarının önemli bir oranda olduğunu görüyoruz. Demekki toplumda darbeye karşı bir antikor oluşmuş. Artık klasik darbe mümkün değil o halde.
Hesaplaşmak isteyenlerin yeni yöntemi ne olur? Asimetrik savaş yöntemleri kullanmak
1- Toplumda kardeşlik bağlarına zarar verecek herşey yapmak,
2-Seri intihar saldırıları ile kimlik kavgası başlatmak,
3-Ekonomik istikrarı bozarak yılgınlık oluşturmak.
Temel çözüm toplumun her katmanını kucaklayıcı politika üretmek.
Yaşananların stratejik ve jeopolitik yönlerinde benzer şeyler söylenilmeye başlandı. Hangi iklimde ve ortamda böyle bir zehirlenme yaşandı görünmeyen sebepler nelerdir? Bunları konuşmalıyız artık.
‘FETÖ’ Yapısının kültürel karşılığı var mı?
Üç görüş var.
Birincisi İstihbaratçıların savunduğu FETÖ gerçek islamı temsil ediyor söylemi. Böylece üç dini birleştiren İbrahimi dinler diyerek yeni küresel din söylemi ile küresel güçlerin sömürgesine hizmet edecek bir akımı “Ilımlı İslam” adı altında pazarlayan görüş.
İkinci görüş Politik Psikologların savunduğu “Gülenist Kült” söylemi. Böylece gerçek islamdan sapmış bir yeni kültürel İslam olup gerçek islamın DNA sını değiştirmiş bir ideolojisi olan akımdır.
Üçüncü görüş ise gittikçe daha kabul gören görüştür. Kendi kültürel dokusu olmayan toplumun ve dinin bütün değerlerini ve kutsallarını kullanmış siyasi hedef içinde kabalist, ateist veya evanjelik dahil her türlü inancın salatası olan bir siyasi harekettir cemaat veya kült değildir.
Mezopotamya çok kültüre ebelik yapmış bir ortamdır ve üç ana özelliği vardır.
1-Dini ve mistik itaat ve sadakat çok önemlidir,
2-Baskı ve şiddet sorun çözme yöntemi olarak doğal kabul edilir,
3-Acı çekme ve kutsal amaç için ölme yüceltilir.
Cemaatlerin rolü
Dini cemaatler siyaset ve ticaretten uzak durmayı başardıklarında ahlak öğretisine ve aktarımına hizmet ettiler. Dünyevileştiklerinde ise mezopotamya kültürünün etkisi ile haşhaşiler veya kadıyaniler gibi terör örgütü oldular.
İstanbul’da Yuşa Peygamberin 17 m. lik makamını biliriz, kapısında şu yazar. “Sultan III. Selim ziyaretçilerin çokluğu ve aşırı davranışları nedeniyle mevlüt okumasını bile yasaklamıştı.”
Yani Cumhuriyetin ilk yıllarında Mevlevi ve Bektaşi tekkeleri hariç bütün tekkelerin kapatılması ilk değilmiş.
Gülenist Fetişizm denebilir mi?
Fetişizm bir nesneye tekrarlayıcı bir biçimde tapınırcasına bağlanma demektir. Dogmatik bağlanmanın somut biçimidir. Kişi haz aldığı için veya rahatlamak için bağlanır. İçindeki hüzünlü boşluğu bununla doldurur. Cinsel objelere, paraya, makama, siyasi liderlere, dini liderlere, çocuğuna tapınırca bağlanmanın çok örnekleri vardır.
Fetişizm olguları incelendiğinde geçmiş hayatlarında baskılı aile ortamında büyüme veya çoklu travmaları tesbit ederiz.
İstibdat rejim haline gelirse
Bireysel istibdat hasta veya kötücül kişillikleri yetiştirir.
Siyasi istibdat muhalefeti susturur illegal yapıları besler.
Dini istibdat sapkın dini grupların doğmasına neden olur.
Bilimsel istibdat eğitimli militanlar yetiştirir.
Ailevi istibdat özgüveni eksik veya ters kimlikli çocukları büyütür.
Demokrasi aileden başlar
İstibdatın ölçüsü tek kişinin dediğinin olması, özgür istişarenin olmaması, farklı fikirlere tahammülsüzlük ve fikrini zorla kabul ettirme kolaycılığıdır.
Üsküdar Ünüversitesinin kuruluşundan beri mottosu yaptığımız “Eleştirilebilirlik, özgürlükçülük, çoğulculuk ve katılımcılık” klişesi baskıcı kültürlere karşı geliştirilmiş demokrasi kültürünün felsefesini oluşturur.
Sosyal fetişizmi ise özgürlükçü olmayan baskıcı ve aşırı kontrolcu sistemler büyütür. Psikolojik savaşın fil yöntemi ile itaat sağlanır. Çukura düşen fil siyah kıyafetliler gelir döver, beyaz kıyafetliler gelip kutarır fil artık beyaz kıyafetli çocuğa bile itaat eden köle haline gelmiştir.
FG ye tapınırcasına bağlanan, artığı kağıt peçeteyi, portakal kabuğunu kutsallaştırmayı ve saklamayı gören pek çok kimse şaşırıyor.
Gizli şirk
Tevhit öğretisinden uzak bir dini öğreti varsa modern veya geleneksel farketmez kabirlere bel bağlarlar. Bunu seküler veya semavi din adına yaparlar. Bağlanmanın şirk yani Allah’a ortak koşma olmaması için bağlanılan nesnenin mutlak ilim, irade, kudret sahibi olması ve ölümsüz olması gerekir.
Hz. Peygamber’in kabrinin Mekke değil Medine de olmasını istemesi bir faniye tapınmayı önlemek içindi. Bir çok gerçek Allah dostunun kabirlerinin gizli olmasını istemeleri bunun içindi.
Ancak FG dünyevi ve siyasi bir fetiş nesnesi olarak toplu hipnoz kullandı.
Sosyal Hipnoz nedir?
Hipnoz tedavide kullanılan bir yöntemdir. Kişide farklı bilinç durumu oluşturulur, özgür iradesi geçici olarak terapiste verilir. Terapist kişinin başaramadığı telkinleri on sunar kişide kolayca benimser, korkularını yenmeyi uzman yolu ile öğrenir. Tedavi amaçlı yapılan beynin yıkanıp yeniden programlanmasıdır. Hipnoza en kolay itaat eğitimi alan bireyler girer. Asker ve polisler en iyi adaylardır.
İkna gücü yüksek, beceri sahibi bir kişi toplu hipnoz yapıp kitleleri kendisine bağlayabilir. Haşhasiler esrar ve morfin kullanarak kimyasal hipnoz yaparak vaad ettikleri cennet için intihar saldırıları düzenlemişlerdi.
Gülenist doktrin Bediüzzaman’ın aklı ikna eden, inancı ispatlayan eserleri ile tasavvuf metodolojisinin adanmışlığını ve bağlanma modelini işine gelen yönlerini birleştirerek kendi subjektif paradigmasını oluşturdu. Gülenist fetişizm ve hipnoz seansları ile kitleleri kendisine bağladı. Kişilerin hipnozla vesayetini aldı. Takipçilerinin çoğunun itaat eğitiminden geçmiş bireyler olması tesadüf değil.
Türkiye gerçeği
Son yıllarda ırk eksenli resmi ideolojinin baskıcılığı ve askeri vesayeti kalkarken askerin içinde boşluğu dolduran din eksenli ikinci bir vesayet gelişmiş. Çünkü sistem ve askeri kültür lider tipi idi. Sadakati, itaati ve dogmatik bağlılığı yüceltiyordu. Demek ki laik özellikli dogmatik bağlılıktan kaçarken biat kültürünü demokrasi kültürüne çevirememişiz.
İnsanlar neden “tapınma ve bağlanma” ihtiyacı içindedirler?
Aşırı yıkıcı dini gruplar neden çıkar? Spritüel psikoloji ile uğraşanlar bu soruyu çok sorarlar. Hatta “İnanç geni mi var?” sorusu tartışılır. Dinin insanı teselli etme ve hayata anlam katma gücü ile ruhumuzun derinliklerinde koruyucu baba arama eğiliminin bir araya gelmesi en büyük gerekçedir. (İnanç Psikolojisi kitabına bakınız).
Dogmatik bağlılığın tehlikeleri
Doğmanın tanımı eleştirilmez, tartışılmaz, değişmez, mutlak kesin doğru şey, dogmatik bağlılık ise ileri sürülen düşünce ve ilkeleri araştırmadan, kanıt aramadan, incelemeden, eleştirmeden, tartışmadan doğru ve mutlak olan güce bağlanmak olarak tanımlanır.
Her ideolojinin ve doktrinin dogmaları olmuştur. İdeoloji veya doktrin bilime açıksa ve kendine güveniyorsa eleştiriye de açıktır böylece dogmalar zamanla azalır.
Dogmatik bağlılık bağnazlık anlamına gelir.
Bağnaz eleştiriye açık değildir.
Bağnaz bir süre sonra zorba olmaya başlar. Yani kendi fikrini zorla kabul ettirmeyi ister.
Bağnaz katıdır ama ilkeli değildir, hedefi çıkarıdır.
Bağnazın yöntemi keyfidir, adil değildir, hatadan Dönmez.
Bağnaz istişare etmez, ediyor rolü oynar.
Bağnazın kutsalı egosudur, övülmekten çok hoşlanır.
Bağnaz egosunu tatmin için alçak gönüllü rolü oynar.
Bağnaz çıkarı için köle bile olur, kendine köle olanı göklere çıkarır.
Bağnaz bireyler biat kültürünün ürünüdürler.
Biat kültürü dogmatik bağlılığı besler. Çünkü itaat ve sadakati liyakatten önce tutar.
Biat kültürü eleştiriden rahatsız olur, çünkü hesap vermekten hoşlanmaz.
Biat kültürü lideri kutsallaştırır, çünkü çoğulcu değildir.
Biat kültürü aklını lidere teslim eder, çünkü katılımcı değildir.
Biat kültürü bencildir çünkü özeleştiriye kapalıdır.
Biat kültürü kolaycıdır çünkü özgüveni düşüktür, kurtarıcı bekler.
Biat kültürü aklı küçümser çünkü fikrine güvenmez.
Biat kültürü karizmatik lideri sever ve hemen kutsallaştırarak sorumluluktan kaçar.
Beni şaşırtan şeylerden birisi de F. Gülen’in Bediüzzaman’ı ve tasavvufu bu kadar kolay istismar edebilmesi olmuştur. Gülen Bediüzmanın aklı ikna eden eserleri ile tasavvufun metodolojisini birleştirerek bir canavar örgüt ortaya çıkardı. İnsanların mehdiyet beklentisini kullandı ve efsane kişiliğine insanları bağladı.
Bediüzzaman’ın “Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte, size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mihenge vurunuz. Eğer altın çıktıysa kalbde saklayınız. Bakır çıktıysa, çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz. "(Münazarat 1909)
Anadoluda güzel bir söz vardır. “Domates tarlada insan ortamda yetişir” diye. İyi ruhsal özellikleri öğreten tasavvuf kültürünü yok edersek sadece görüneni kutsallaştıran selefi radikalizmi büyütmüş oluruz. İŞİD böyle çıkmadı mı?
Dinin teselli etme gücü ve hayata anlam katma gücü insanın bağlanma ihtiyacı ile birleşiyor, çaresizlik durumlarında ruhumuzdaki koruyucu babaya sığınarak kaçınılmaz bir kimya oluşuyor. Buna karşı çıkmak yerine. Biat kültürünün kıblesin düzeltmek gerekiyor.
Bunun için;
Şahıslara değil ilkelere ve davalara bağlanınız,
Sadece kalbinizin sesini değil aklınızın da sesini dinleyiniz,
Bağlanmak istediğiniz değeri eleştirisel düşünce süzgecinden geçirmeden inanmayınız.
Evinizin kapısını her çalanı içeri almadığınız gibi kalb kapınızı her çalanı da misafir etmeyiniz.
Giyeceğiniz elbiseyi ölçtüğünüz gibi ruhunuza giydireceğiniz ahlak elbisesini de ölçüp biçiniz.
Dini gösterip dünya isteyen, Allah’ı gösterip kendisine adanmışlık isteyen gizli müşriklere dikkat ediniz.
Dini radikalizme ve fetişizme karşı çözüm akıl ve kalbin birlikte yol almasını sağlamaktadır.
Sosyal radikalizme ve fetişizme karşı çözüm demokratik değerlerden “özgürlükçülük, çoğulculuk, katılımcılık ve hesap verebilirlik” ilkeleri ile ortaçağ baskıcılığına karşı gelişen bireysel özgürlüklerin önü açan gelişmiş toplumların çözümüdür.
Unutmayınız!
Hileli adam kendini sevdirmekte başarılıdır, inanılmayacak kadar güzel vaadleri sorgulamak gerekir.
Unutmayınız!
Soytarıyı kral yapan şey o’na ederinden fazla değer vermektir.
Unutmayınız!
Egomuzun derinliklerinde iblis etkisi vardır, şartlar oluştuğunda herkes canavarlaşır, o canavar herşeyi yutmaya başlar. Özgür olanlar ve ölçüsü olanlar hariç.
Unutmayınız!
Akıllı insan Allah’ın insana verdiği en kıymetli emanet olan “Özgür İrade” emanetini kimseye bilinçsizce teslim etmez.