Geçtiğimiz Perşembe günkü gazetelerde ABD Merkez Bankasının (Fed) yüzde 1 olan gösterge faiz oranını yüzde 0,25e indirdiği belirtiliyordu. Fedin 30 Nisanda yüzde 2ye çektiği gösterge faiz oranını, 8 Ekimde yarım puan daha indirerek yüzde 1,5e, 19 Ekimde de yüzde 1e, 8 Ekimde Avrupa, İngiltere, Kanada ve İsveç Merkez Bankaları da faiz oranlarını yarımşar puân düşürmüşlerdi.
Nice tecrübeler yaşayan insanlık nihayet faizin ne kadar tehlikeli, korkunç bir felâket olduğunu, bu yüzden nice kişilerin, kuruluşların perişan hallere düştüğünü anlamaya, görmeye başladı. Demek fıtrat fıtrî olmayanı kabul etmiyor. Demek bir fıtrata dönüş söz konusu.
İslâm da fıtrat dini değil midir? Şu halde insanlık fıtrat dini olan İslâma dönüyor, yöneliyor. Bediüzzaman Hazretleri yüz yıl kadar önce insanlığın dinsiz kalamayacağını, çektiği acı faturalar sonucunda dine yöneleceğini belirtmiş; akıl, ilim ve fennin hükmettiği istikbalde, aklî delillere dayanan ve bütün hükümlerini akla tesbit ettiren Kurânın hükmedeceğini belirtmişti.1 Demek Kurân kendini dinletiyor, hükmetmeye başlıyor.
Medeniyet birkaç asırdır koyduğu bir kısım kanun ve prensiplerle insanlığın huzur ve rahatını bozagelmiş, Avrupada bir kısım büyük olaylara sebep olmuştu. Bunun sebebi zenginlerle fakirler arasındaki dengenin bozulup zenginlerde bulunması gereken merhamet ve şefkatin kaybolması, Ben tok olayım da, başkası açlıktan ölürse ölsün bana ne! anlayışıyla zulme, ahlâksızlık ve merhametsizliğe girmesi, Sen çalış ben yiyeyim anlayışıyla da fakirleri kin, haset ve çarpışmaya sevk etmesiydi. İslâm ise Ben tok olayım da, başkası açlıktan ölürse ölsün bana ne! şeklindeki sakat anlayışı zekât; bencillik ve merhametsizliğin ifadesi olan Sen çalış ben yiyeyim anlayışını da faizi yasaklayarak kökünden kesip atmış, her iki tabakayı uyuma, huzura kavuşturmuştur.2
Fâiz İslâm öncesi olan Cahiliyye döneminde de yaygınlaşmış; kavgalara, kargaşalara sebep olmuş, kimini inletirken, kimini de kat kat alıp oturduğu yerden servet üstüne servet katma gibi bir hazır yiyiciliğe itmiş, toplumun taşıyamayacağı bir kambur hâline gelmişti.
Bugün de fâizle iflâh olmuş kişi, toplum ve millet gösterilemez. Fertleri, toplumları, milletleri kemiren, içten içe çökerten, koca koca kuruluşları iflâsa sevk eden bir âfet faiz. İslâm beşerin saadeti için faizi yasaklıyor; yerine getirdiği zekât, fitre, sadaka ve çeşit çeşit yardımlarla fakirin elinden tutmayı emrediyor; toplumu huzura, barışa sevk ediyor.
Kurân, fâizin malın bereketini giderdiğini, zekât ve diğer hayırların ise malı bereketlendirdiğini, arttırdığını bildirir. Fâizi helâl sayanı kâfir olarak niteler3 ve şöyle buyurur: Fâiz yiyen kimseler Kıyamet gününde kabirlerinden, şeytan çarpmış kimsenin kalkışı gibi kalkarlar. Bunun sebebi, onların, Alış veriş de fâiz gibidir demeleridir. Halbuki Allah alış verişi helâl, fâizi ise haram kıldı. 4
Peygamberimiz (asm) de fâize karşı kesin tavrını koymuş, onu kazançların en kötüsü olarak nitelemiş,5 helâk edici6 yedi büyük günah arasında saymış,7 fâiz yiyenlerin Cennet nimetlerinden tatmaya hakları olmadığını bildirmiştir.8
İnsanlığın bu gerçeği anlaması için bunca sıkıntılar çekmesi mi lâzımdı?
Dipnotlar: 1- Hutbe-i Şamiye, s. 33. 2- Sözler, s. 372-373; Mektûbât, s. 264-265. 3- Bakara Sûresi: 276. 4- A.g.s, 275. 5- Câmiüs-Sağîr, 2:175. 6- Buharî, Vesâyâ: 23; Müslim, Îman: 144. 7- Müslim, Îman: 145. 8- Câmiüs-Sağîr, 1:469.
Yeni Asya