Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) faizi ayaklarının altına almıştı, biz öpüp başımızın üstüne koyuyoruz.
Bıçak kemiğe dayanmadığında, bir ölüm-kalım meselesi olmadığında bile taammüden faize bulaşıyoruz.
Faizden fellik fellik kaçmamız gerekirken, gidip onun kucağına oturuyoruz.
***
Geçenlerde bir arkadaş, arabasını satacağını söyledi.
Sebebini sordum.
“Şu kadar para eder. Bankadan kredi çekip üstüne şu kadar para eklersem daha iyi bir araba alabilirim” dedi.
“Ama faize bulaşacaksın” diye tepki gösterdim.
“E ne yapalım!” deyip geçti.
(Dikkat buyurun: “E ne yapalım”dan sonra soru işareti yok, ünlem işareti var.)
Ezra Pound bunu duysaydı herhalde şöyle derdi:
“Siz Müslümanlar bile böyle yaparsanız, bir lüks uğruna faize bulaşmayı kendinize yakıştırırsanız, dünya fitneye teslim olmuş demektir.”
***
Pound Müslüman değildi, ama Efendimiz'in niye “Faiz ayaklarımın altındadır” dediğini çok iyi kavramıştı.
“Faiz, karıyla kocanın arasına girer… Faiz, babayla oğlun arasına girer… Faiz, çiftçiyle toprağın arasına girer…” diyordu Pound.
Biz ne diyoruz?
“E ne yapalım!”
Yeni Şafak