İnsan ve insanla alakadar olan şeyleri bir cümle ve kısa tariflerle izah etmek mümkün değildir. Risale-i Nur Külliyatında insan üzerine tetkik ve tahlil yapmak istediğimizde karşımıza iki yüz elli sayfa kadar derin bir kuyu çıktığını görüyoruz. Bu sebeple Risale-i Nur menbalı nice manalar sarf-ı kelam ve kalemler mürekkep sarf eder.
İnsanı insan yapan temel şeylerden birisinin şuur olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bu sebeple bu yazımız şuur üzerine olacaktır inşallah.
Şuur; anlayış, idrak. Vicdan. Hiss-i zâhirle duymak. Nefsin mânâya ilk vusul mertebeleridir. Kendi varlığından haberi olma. Bir şeyi hoşça tanıma. İnceliklerini iyice idrak etme.
Yapılan bir işin farkında olup neyin niçin yapıldığı şuur olarak ifade edilir. Bir yolda devam edebilmek ancak ve ancak şuur ile mümkündür. İlk adım ilk basamak şuurdur. İnsan şuur kazanarak vücudundan haberdar olmaya başlar. İşte bu farkındalıkla insan tenevvür etmeye başlar ve bazı sabitlerle münevverliğe adım atar. İşin incelikleri ve derinlik kazanma çabaları olarak da ifade edebiliriz. Şuur, farkındalık olarak da ifade edilmektedir.
Şuur, insandaki sistemleri aktif edip en mükemmel verimi sağlamaktadır. Bir şeyden istifade edebilmek o işin inceliklerini bilmekle, şuurunda olmakla mümkündür.
Şuur, insana mesuliyetler yükler. Mahlukatı hizmetkâr eden Sani-i Hâkim de insandan şuurlu olmasını istemektedir. Düşünmek, farkındalık, tefekkür etmek...
İnsan, iyi ile kötü, yanlış ile doğruyu ayırt edecek bir imtihana tabi tutulmuştur. Diğer mahlûkattan üstün yaratılması, yaptığı fiillerden mesul olduğunu ortaya çıkarır.
Ahiret şuuru/farkındalığı olmayan insan günah ve sevap ile muhatap olmadığı için dünya imtihanını kazanıp kaybetmek gibi bir düşünce içinde de olmaz. Cennet ve Cehennem hayatı da gündeminde yoktur.
Şuurlu bir insanın, mesuliyet şuuruyla dünyada rahat ve huzurla yaşaması tam manasıyla mümkün değildir. Çünkü yüklendiği mesuliyetin sıkleti daima vicdanını tahrik edecektir. İnsanı diğer mahlûkattan ayıran en büyük özelliklerden biri budur.
Ama insan akıl ve şuurunu öteleyip, hissiyatına mağlup olduğu anlarda yanlış düşündüğü izzetine ve nefsine yenik düşer. Bu sebeple insan akl-ı selimin şarteli hükmünde olan şuurunu daima teyakkuzda tutmalıdır.
İnsanın alakadar olduğu her şey şuur ve farkındalığına olumlu olumsuz etkilere sebep oluyor. Bu sebeple insan olarak bizler alakadar olduğumuz her şeye azami dikkat etmek mecburiyetindeyiz.
Ne mutlu şuurunu kaybetmemek için teyakkuzda olana.
Selam ve dua ile.