Farklı bakış açısı: “Ya tutarsa!”

Ali IRMAK

Nasreddin Hoca göle maya çalarken gölün yoğurda dönüşmeyeceğini bilmiyor muydu? Elbette biliyordu. Bildiği halde göle maya çalması nedendi? Bunun bir amacı olmalıydı. Bana kalırsa bu amaç “Ya tutarsa!” sözlerinde saklı. Fıkranın can alıcı noktası zaten bu sözler değil mi? Bu söz herkesin kendi bakış açısına göre farklı şekillerde yorumlanabilir. Kimisi için bir anlam ifade etmez, kimileri için de bir umut sözüne dönüşür. Bana kalırsa bu söz farklı bakış açısını simgeler. Monoton bir yaşayış düzeninde bizleri monotonluktan çıkarır bu söz ve bunun varyasyonları. Ya ben haksızsam? Ya sen haklıysan? Ya doğruysa? Ya varsa? ve bunun gibi sayısını arttıracağımız bir çok sözler.

Bu söz bizlere eleştirinin temel mantığını da öğretir aslında. Olaya kendi penceremizden bakmamayı da ders verir bizlere. Eğer çocuklarımızı bu bakış açısıyla yetiştirebilsek nasıl olur? Bunu hiç düşündük mü? Bunu gerçekleştirdiğimiz zaman çocuklarımızın empati yapma yeteneği, eleştirel düşünme becerisi gelişecek daha doğrusu farklı düşünmeyi öğreneceklerdir. Farklı düşünme bizleri tek tip insan olmaktan kurtarır. Farklı düşünen insanlar her şeyi sorgular. Sorgulayan insan ise eninde sonunda doğruyu bulur. Ben neyim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Bu dünyadaki amacım/görevim nedir? gibi sorgulamaları gerçek manada yapabilen ve sorularına cevap bulabilen bir insan kolay kolay yanlış yapmaz.

Çocuklarımız hayatı zaten sorgulayarak öğreniyorlar. Çocukların merak duyguları gelişmiştir. Merak onlar için öğrenme aracıdır. Sordukları sorular bizlere bazen çok saçma gelebilir ama onların dünyasında çok şeyler ifade ederler. Biz sadece çocukların sorularına doğru muhatap olalım yeter. Bir süre sonra sizlerin vereceği cevaplardan tatmin olmayan çocuklarımız başka kaynaklar aramaya başlayacaklardır. Bizler çocuklarımızın öğrenme yolculuğunda tek kaynak değiliz. Bizlerin asıl yapması gereken çocuklarımıza doğru soruları sormayı öğretmek olacaktır. Neci olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini öğrenebileceği doğru sorular sormayı öğretmeliyiz.

Doğru soruların cevaplarına doğru bir şekilde muhatap olan çocuklarımız ne kadar farklı düşünseler de temel noktaları bir olduğundan teferruatta boğulmayacaklardır. Ortaya çıkan çeşitlilik içinde huzurlu yaşayacaklar ve birbirlerini kabullenmeyi öğreneceklerdir. Çünkü ortak noktalarının sağlam ve diğerlerinin ise teferruat olduğunu bileceklerdir.

Büyükler olarak bizler bu soruların cevaplarını bildiğimiz halde ceviz kabuğunu doldurmayan ve de ahirette hiç işimize yaramayacak olan meseleler de ayrılığa düşüyor, birbirimizi kırıyoruz. Daha ileriye gidip birbirimize düşman kesiliyoruz. Aslında çocuklardan öğreneceğimiz çok şeyler var. Bizim ayrışma noktalarımızdan hiç biri çocuklarımızda yok. Onlar kendi aralarında çok iyi anlaşıyorlar birbirlerini sorguluyorlar ama kırmıyorlar. Kırsalar bile barışıyorlar, barışmanın yollarını çok iyi biliyorlar. Burada sorgulama üzerine bir sorgulama yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Galiba yukarıda sorduğumuz soruların cevaplarını tam olarak bilmiyoruz veya bildiğimizi zannediyoruz. Bu soruları tekrar kendimize sormalıyız. Cevaplarını da çocuklarımıza yaşayarak göstermeliyiz. Çocuklarımızın cevaplarını bilmekten çok görmeye ihtiyacı olduğunu unutmamalıyız. 

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.